Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Edgar Şar yazdı: “Sert güç” Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için doğru yol mu?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün (23 Eylül) CHP’nin İzmir-Seferihisar’da düzenlediği kampta partililere hitaben yaptığı konuşmada yine çok tartışılan bir ifade vardı“Siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Artık karar verin, bu halk düşmanlarını beraber yenecek miyiz yenmeyecek miyiz?”

Konuşmanın görüntülerine bakıldığında Kemal Bey’in konuşmasını kağıttan okuyarak yaptığı ve bu sözleri de elindeki metne sadık kalarak söylediği görülüyor. Belli ki önceden planlanmış ve dikkatle seçilmiş sözler.

Daha önce de bir grup toplantısında Kılıçdaroğlu, “Ya benimle olun ya da önümden çekilin” demişti. Sonradan bu açıklamasını “Beşli çeteye karşı mücadelede dik durulacağının” altını çizmek için söylediğini açıklasa da bu açıklama gibi, dünkü açıklama da büyük çoğunlukla Kemal Bey’in olası adaylığı üzerinden okunuyor.

Bugüne kadar Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığına ilişkin çok yorum yapıldı. Adaylığı çok istediğinden, aslında gerçek adayı saklamak için kendini öne attığı iddialarına kadar birçok şey söylendi. Ortada bir gerçek var ki son bir yıldır sahada açıkça aday adaylık çalışması yapan tek lider Kılıçdaroğlu.

Neredeyse iki yıl önce TBMM’deki bütçe konuşmasında AKP’li sıralardan gelen “Aday ol” sözlerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun verdiği “Olmayacağımı nereden biliyorsunuz?” sözlerinden bu yana Kemal Bey’in adının adaylar arasında tartışılmasının muhalefet açısından yarattığı şöyle bir avantaj vardı: Belediye başkanlarının ismi, neredeyse yerel seçimlerden beri adaylık için geçtiğinden, eğer genel başkan olarak Kemal Bey bu tartışmaya eklemlenmeseydi CHP içinde şimdiye kadar bir aday adayı ordusu çıkardı. Daha önceki örneklerde de gördüğümüz gibi bunun ne CHP’ye ne de muhalefete bir faydası olurdu. Kemal Bey’in o günden bu yana “partinin adayı” olarak yansıtılması bunu engellemiş oldu. Aday partiler arası bir süreçle belirleneceği için sonuçta Kemal Bey aday olsun ya da olmasın, partinin içinde adaylık konusunda belli bir disiplinin sağlanmış olmasının böyle bir faydası oldu.

Bu süreçte Kemal Bey birkaç kez belediye başkanlarının isminin aday olarak geçmesinden rahatsızlığını dile getirdi. Açıkladığı kadarıyla bu rahatsızlığın temelinde ise bu isimlerin üç yıl önce büyük zorluklarla seçildikleri pozisyonlarını henüz seçmene verdikleri tüm sözleri gerçekleştirmeden terk etmelerinin doğru olmaması yatıyordu. Bu argüman, doğru ya da yanlış, İmamoğlu ve Yavaş’ın adaylığının böyle hayati bir seçimde çok daha doğru olacağı konusunda emin olanlar için dahi değerlendirmeye, tartışmaya, anlamaya değer bir argümandı.

Ancak son zamanda yazının başındaki örneklerdeki gibi “sert gücünü” gösteren açıklamaları, Kemal Bey’in bu konuda birkaç adım ileri gittiğini gösteriyor. CHP’nin içine ve bazılarına göre aynı zamanda Altılı Masa’ya verdiği bu sert mesajla Kemal Bey, muhataplarını ya adaylığını desteklemeleri gerektiği ya da ne olacağının pek belli olmadığı zor bir ikileme sokuyor.

Yukarıda da altını çizdiğim gibi adaylık tartışmalarında parti içi disiplinin olmamasının yaratabileceği sonuçlar geniş muhalefet için de pek hayırlı olmazdı. Ancak bu örnekte ve daha önce adaylığına karşı çıkan bazı gazeteci ve araştırmalara yönelik sarf ettiği sözlerdeki gibi “sert” çıkışlar, Kemal Bey’in Erdoğan’a karşı adaylığı gerçekleşirse, muhalefetin bu adaylığın altyapısını oluşturmak için anlatacağı hikayeyle ne kadar uyumlu olur demin değilim.  

Önceki yazılarımda da birçok kez altını çizdiğim gibi, muhalefetin bu denli çeşitli bir blok olarak girdiği Türkiye için böyle hayati bir seçimde, adayın bir şekilde seçilmesinin ötesinde adaylığının inşası gerekir. Özellikle şu anda muhalif kamuoyu aday adayları arasında bölünmüş olduğu için, seçilecek adayın öncelikle çoğunluğa ulaşmış muhalif kitleyi arkasına alması ancak böyle bir inşa ile mümkün olabilir. Mevcut durumda bu inşanın belki de ilk adımı, adaylığı üzerinde uzlaşılan kişinin, muhalif kitlenin desteğini alan diğer aday adayları tarafından samimi bir şekilde desteklendiğinin muhalif kamuoyuna anlatılmasıyla atılabilirdi. Bu bir bakıma önce muhalif kitlenin, sonra da Cumhur İttifakı’ndan kopan ve kopmaya hazır olan seçmenlerin “yumuşak güç” kullanılarak ikna edilmesi anlamına gelirdi. Dünden beri adı geçen diğer aday adayları dahil tüm CHP’lilerin verdikleri “yanındayız” mesajı ise, Kemal Bey’in “sert” açıklamaları sonrasında geldiği için bahsettiğim inşanın işlevini yerine getirebilir mi, pek emin değilim.    

Ben aday olması durumunda Kemal Bey’in seçimleri kazanabileceğini düşünüyorum. Kazandığı takdirde, böyle zor bir dönemde iyi bir yönetim sağlanabilmesi için gerekli bazı adımlar atılırsa iyi bir cumhurbaşkanı olabileceğini de biliyorum. Ancak seçim kaybedilebilir de. Sonuçta 1950’den bu yana yapılmış en adil ve özgür olmayan seçimlere gittiğimiz bir gerçek. Dolayısıyla Kemal Bey bu anlamda büyük bir risk de almış oluyor. Son tahlilde her aday kaybedebilir. Ancak böyle “sert gücün” etkili olduğu bir adaylaşma sürecinden sonra kaybetmek herhalde gerçekleşebilecek en kötü ihtimal.

Başlıktaki soruya gelirsek, “sert güç” Kemal Bey’i nihayetinde adaylığa götürebilir. Ancak bu onun kazanması için gereken desteği verecek çoğunluğu ikna etmek için doğru yol mudur, emin değilim.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.