Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik Twitter üzerinden yaptığı “hodri meydan” çıkışı bir kez daha karşısında onu aday olarak görmek istediği şeklinde yorumlandı. Bu yorumları yapanlara göre Kılıçdaroğlu, şu an adaylık için adı geçen isimler arasında Erdoğan’ın en rahat yenebileceği isim; hatta onun tek şansı.
Erdoğan karşısında gerçekten de muhalefetin ortak adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu mu görmek ister?
Bence soruyu bu şekilde sorduğumuzda Erdoğan’ın gerçekten ne istediğini, oyun planını neye göre kurduğunu gözden kaçırmış oluyoruz. Soruyu böyle sorduğumuz zaman Erdoğan’ın bu rejim koşulları altında tek bir adayla yenilebileceği varsayımını yapmış oluyoruz. Tabii ki “doğru aday”ın seçilmesi Erdoğan’ı sandıkta yenmek için gerekli ancak yeterli değil.
Erdoğan’ı sandıkta yenme yeterliliğini sağlayan gerekliliklere gelmeden önce şunu söylemek lazım. Şu ana kadar adı adaylık için geçen kişiler arasında mutlaka Erdoğan’ın karşısında görmeyi tercih ettiği birisi vardır. Bu Kemal Bey de olabilir. Nitekim son zamanlarda Kemal Bey yaptığı “hatalar” ile gündemde ve uzun bir zamandır muhalefet cenahının tartıştığı yegane şey “Kemal Bey’in adaylığı”. Sadece adaylık ihtimalinin bile bu kadar tartışıldığı Kemal Bey, belki biraz da bu sebeple Erdoğan’ın tercih ettiği rakip olabilir. Ancak bence Erdoğan’ın tercih ettiği asıl şey, rakibinin kim olduğunun çok ötesinde, muhalefetin seçimlere iç tartışmalar, kavgalar ve dağınıklık içinde gitmesi.
Yaygın kanı Kemal Bey’in son zamanlarda çok hata yaptığı yönünde: Başörtüsü çıkışı, ABD ziyareti, sansür yasası oylanırken TBMM’de olmama vs. Bana kalırsa bunlardan ziyade Kemal Bey’in en başından beri yaptığı esas hata, kendi adıyla başlattığı adaylık kampanyasında Erdoğan’ın karşısına “ben” diyerek çıkmasıydı. Onun adaylığını destekleyen ekip arkadaşlarının niyeti belki de zaman içinde Altılı Masa’da onun adaylığı üzerinde bir mutabakat sağlanana kadar Kemal Bey’in imajını ve popülaritesini yükseltmekti. Ancak yapılan kampanyadaki “ben” ısrarı öyle bir noktaya ulaştı ki artık Altılı Masa’ya rağmen atılan bir adımlar dizisi gibi algılanmaya başladı. Daha önce de birçok kez eleştirildiği gibi Kemal Bey bu süreçte onun adaylığını güçlendirecek argümanlar ve sebepleri vurgulamak yerine, adaylığının hep birilerine ve bir şeylere rağmen gerçekleşeceğinin sinyallerini vermeye başladı. Asıl hata bence buydu.
Zamanı geri döndürmek mümkün değil. Ancak şunu da bilmek lazım. Sanılmasın ki adaylık için adı geçen diğer adaylar Kemal Bey’in yaptığı gibi tek başına Erdoğan’ın karşısında çıkmayı tercih ederlerse ondan daha az hata yaparlar. İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi sonrası yaptıkları ya da Yavaş’ın güncel politika konusunda konuşmaya başladığı andan itibaren yapabileceği düşünülen hatalar gibi birçok hatayı diğer adaylar da yapabilir.
Tam da bu sebeple Erdoğan’ın asıl tercihi karşısında rakip olarak A ya da B kişisinin olmasından çok, nasıl mücadele edeceğini bilmediği, layık ve kapsayıcı bir ekibin değil, kendisini hedef alıp duran tek bir kişinin bulunması. Bu tek kişinin Kemal Bey olması durumunda Erdoğan işinin çok daha kolay olacağını düşünebilir. Ancak önemli olan şu ki günün sonunda bu kişi Kemal Bey de olsa başka biri de olsa tek bir kişiyi alt etmek için Erdoğan’ın elinde gerekli tüm araçlar mevcut. Bunu en iyi 2018’de gördük. Nisan 2018’de ilan edilen baskın seçimlerin ardından muhalefetin adaylarını belirlemesi için geçen iki hafta boyunca Erdoğan, tıpkı bugün yaptığı gibi Kılıçdaroğlu’na “aday ol” diyerek seslendi. Kılıçdaroğlu, o zaman belki de pek beklenmedik bir adım atıp Muharrem İnce’yi aday gösterdi ki o zamanlar İnce, bugün Kemal Bey’in Erdoğan’ın tercih ettiği rakip olduğunu söyleyenler için muhtemelen ona göre çok daha iyi bir adaydı. Ama sonuçta yine olmadı. Çünkü ortaya çıkan aday “ben” dediği sürece ve sahip olduğu program, vizyon ve ekiple topluma içinde bulunduğu krizden çıkmayı vaad etmedikçe, Bay Kemal ya da Bay Muharrem pek fark etmiyor. Aynı hata yapıldığı takdirde Bay Ekrem ya da Bay Mansur da benzer bir son yaşayabilir.
Sonuç olarak asıl mesele, aday kim olursa olsun, önemli olan Altılı Masa’daki partilerle birlikte HDP ve diğer muhalefet partilerinin tamamının desteğini alabilecek, bu desteğin itici gücüyle kapsayıcı bir kampanya yürütebilecek, kazanabilme ve yönetebilme muktedirliğini seçmene gösterebilecek bir iktidar seçeneğinin oluşturulmasıdır. Bu yapıldıktan sonra adayın kimliği de elbette ki önemlidir. Ancak unutmamak lazım ki bu özellikler ne kadar popüler olursa olsun bir siyasetçinin doğuştan sahip olduğu tarzda özellikler değildir. Bu özellikler ancak ismi üzerinde mutabık kalınan kişinin adaylığı ile inşa edilerek o kişiye kazandırılabilir. Bu sebeple Altılı Masa, son zamanlardaki kısır tartışmalardan çıkıp bu konulara hızlı bir şekilde odaklanmalıdır.
Kemal Bey, yukarıda bahsettiğim ve hata olduğunu düşündüğüm stratejik tercihiyle adaylıktan bir miktar uzaklaşmış olabilir. Yakın gelecekte bu durum değişir mi bilinmez. Ancak şurası kesin ki kendisi ya da bir başkası, adayı Altılı Masa’ya önerecek olan yine Kılıçdaroğlu olacak. Ben halen Kılıçdaroğlu’nun zamanı geldiğinde kendi adaylığını riskli görmesi durumunda uygulayacağı bir B planı olduğuna inanıyorum. Her durumda Kılıçdaroğlu da Altılı Masa da Erdoğan’ı yenecek asıl şeyin, muhalefetin seçimlere tüm birliği ve sinerjisiyle gitmesi olduğunu unutmamalı. Aday da ekip de program da bu gerçek göz önünde bulundurularak seçilmeli. Artık az kaldı.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.