Önce Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, T24’te Cansu Çamlıbel’e konuştu ve şunları söyledi: “Yazılı mutabakatımız var. Biz İçişleri Bakanlığı dahil üç bakanlık ve Millî İstihbarat Teşkilâtı konusunda Kemal Bey’le mutabık kaldık. Ama o sözlü anlaşmaydı. Bakanlıklar yazılı mutabakatta vardı. Ben İçişleri Bakanı olacaktım.”
Ardından CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Özdağ’ı yalanladı ve “Zafer Partisi ile yaptığımız protokollerde İçişleri Bakanlığı ve MİT ile ilgili bir madde yer almadı” dedi.
Nihayet CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu HaberTürk canlı yayınında tartışmaya noktayı koydu ve şöyle konuştu: “O protokolle ilgili konuşmam doğru değil. İki kişi arasında yapılan ve namusuna teslim edilen bir protokoldür. Benim konuşmam doğru değildir. İkimizin arasında özel bir protokol imzalandı. Kamuoyuna açık bir protokol değil. İkimizin namusuna teslim edilmiş bir protokoldür nokta. Yorum yapmam doğru değil. Faik Öztrak protokolü bilmiyor. Danışman dahil kimse bilmiyor. Sayın Özdağ ve Sayın Oğan’la ilgili yaptığım görüşmelerden diğer parti liderlerinin haberi vardı. Protokolden yoktu.”
Gizli protokolün gösterdikleri
“Gizli protokol” olayı bize birçok şey gösteriyor. Bunlardan aklıma gelenleri sıralama istiyorum, okuyucular da bunlara eklemeler yapabilir:
- Kılıçdaroğlu’nun sözleri Özdağ’ın söylediklerini ana hatlarıyla doğruluyor;
- Onca toplantı yapan Altılı Masa, sandığımızın aksine İçişleri Bakanlığı ve MİT Başkanlığı gibi en kritik mevkilere kimlerin getireceğini konuşmamış veya bu konuda bir anlaşmaya varmamış;
- Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa, seçimlerin ilk turunu Erdoğan’ın önde bitirmesi ihtimaline karşı herhangi bir hazırlık yapmamış;
- Kılıçdaroğlu ilk turun ardından o kadar çaresiz durumda kalmış ki, önce Özdağ’ın söylemlerine abartılı bir şekilde sahip çıkmış, ardından ona alabildiğine bonkör davranmış;
- Kılıçdaroğlu’nun, seçilmesi halinde, Altılı Masa’nın başta İYİ Parti olmak üzere neredeyse tüm partileriyle bir nevi kanlı bıçaklı olan Özdağ’a verdiği sözleri nasıl tutabileceğini anlamak mümkün değil;
- Yine Kılıçdaroğlu’nun, seçilmesi halinde, kendisine neredeyse kayıtsız şartsız destek vermiş HDP seçmenine bu durumu nasıl izah edebileceğini tasavvur etmek de mümkün değil;
- Yine Kılıçdaroğlu’nun, Özdağ’ın İçişleri Bakanı olduğu, MİT’in de bir şekilde Özdağ’a teslim edildiği bir Türkiye’yi nasıl normalleştirip demokratikleştirebileceği de muamma;
- “Gizli protokol” Kılıçdaroğlu’nun bugüne kadar “şeffaf siyaset” üzerine söylediği herşeyi geçersiz kılıyor;
- Yine “gizli protokol” Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a yönelik “tek adamlık” suçlamalarını da boşa düşürüyor;
- Siyasette, özellikle Türkiye’de, bir şeyin gizli kalması pek mümkün değil, hele taraflardan biri Ümit Özdağ ise.
Gizli protokolün gösterebilecekleri
Peki gizli protokol olayı önümüzdeki süreçte muhalefeti nasıl etkileyebilir. Bazı düşüncelerimi sıralamak istiyorum:
- Ümit Özdağ ve Zafer Partisi’nin bu tartışmalardan olumsuz etkilenmesi pek söz konusu olmayacaktır. En fazla, diğer siyasetçiler Özdağ ile “gizli” pazarlıklara girmenin akıl kârı olmadığını görmüşlerdir;
- Buna karşılık, yenilgiyi yönetme konusunda son derece kötü bir performans sergileyen, aslına bakılırsa yenilgiyi kabul bile etmeyen Kılıçdaroğlu bu gizli protokol yüzünden kendisini seven ve kendisine güvenen kesimleri bir kez daha ciddi biçimde hayal kırıklığına uğrattı;
- Ekrem İmamoğlu ve birlikte hareket ettiği isimlerin Kılıçdaroğlu’na karşı yürüttükleri iktidar mücadelesinde “gizli protokol”ü kullanmaları şaşırtıcı olmayacak. Bu skandalın CHP’nin yeni döneminde bir kırılma noktası olduğunu düşünüyorlarsa pek de haksız sayılmazlar;
- İYİ Parti içinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkmış isimler “gizli protokol”ü haklılıklarına kanıt olarak gösteriyorlar. Bununla birlikte İYİ Parti’nin yerel seçimlerde CHP ile ittifak ihtimalini reddetmediği ve pazarlıklarda bu olayı kendi lehlerine bir koz olarak kullanmak istediği görülüyor;
- Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan’ın “İyi ki Kılıçdaroğlu seçilmemiş” yorumu, Altılı Masa’dan geriye bir şey kalmamış olduğunu göstermenin yanısıra seçim yenilgisinde çok ciddi payları olan ve bununla yüzleşmekten sistemli biçimde kaçınan diğer partilerin “gizli protokol” olayını bu amaca uygun olarak tepe tepe kullanacaklarını gösteriyor;
- HDP/YSP’nin “gizli protokol” olayının ardından yerel seçimlerde, başında kim olursa olsun CHP’nin göstereceği adayların bir kısmını desteklemesini beklemek hayal olacaktır.