Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sevilay Çelenk yazdı: Çorbayı tası bırakmışlar, naslarla uğraşıyorlar

Neyse ki filmin sonuna geldik. Climax’ten (doruk noktası) sonra denge yeniden iktidar lehine kurulmuş görünüyor. “Esas oğlan” finali de alır. Klasik anlatı… Başlangıçta denge vardır ve denge bozulur. O denge bir şekilde yeniden kurulacaktır. Gelinen noktada hikaye dengesi iktidar lehine kurulmuş görünüyor. Boyumuzun ölçüsünü boşuna almadık.

“Dünya halkları bugünde yaşarlar ve onların dolaysız ihtiyaçlarına hitap edilmesi gerekir. Bunları ihmal eden her hareket uzun vadeli başarısı için elzem olan yaygın pasif desteği kaybetmeye mahkûmdur”, Immanuel Wallerstein söylemiş. 1.65 boyumla ben söyleyecek değildim tabii. Evet bende boy bu. Mezarımın ufak olacağı gerçeği bir yana, ölsem arkamdan ağlayanım olmaz.

Fakat sayın cumhurbaşkanı kırkta yılda bir espri yaptı, belediye başkanları anlamadı, iyi mi? “Allah uzun ömürler versin” diye ayağa fırlayıp haykırarak dua ediyorlar. Gülümsemediler bile. Baya baya düz anlamıyla aldılar cümleleri, sanırsın koskoca cumhurbaşkanı boyunlan övünüyor. Yeri gelmişken belirteyim, bu Yeşilçam Türkçesi’ne de gerçekten bayılıyorum. “Boyuyla övünmek” değil, “boyunlan övünmek”. Bir filmlerde kaldı, bir de dikkat edin Bekir Ağırdır özenle yaşatıyor bu Türkçe’yi; “ekonomiylen”, “şapkaylan”, “gençlerlen” diyor. Müzik gibi geliyor kulağa.

“Dünya halkları bugünde yaşarlar ve onların dolaysız ihtiyaçlarına hitap edilmesi gerekir.” Cümlemiz bu. Tekrar geleceğim buraya. Yalnız bizim muhalefetimiz hangi zamanda yaşıyor bilmiyoruz. Halkın dolaysız ihtiyaçlarının zamanı olmadığı kesin. Dolaysız ihtiyaçlar zamanıylan hiçbir şekilde ilgilenmiyor ve halkın zamanını yakalayamıyor. Cebindeki 10 bin doları 18 TL’den satıp, 11 TL’den geri alan kişinin üç günde kazandığı 70 bin TL’nin kimin cebinden çıkacağını anlatacağına, Kur korumalı TL mevduat politikası da faiz anlamına geldiğini ve nas bağlamından bakıldığında “haram” olduğunu anlatmaya çalışıyor. Sanırsın ilgililerde gerçek bir faiz hassasiyeti ve mütedeyyin duyarlılık var. Oysa onlar her şeyi biliyor. Herkes biliyor zarların hileli olduğunu… Kur korumalı TL mevduat politikasının da örtülü faiz olduğunu, sizi bilemem ama benden iyi bildikleri kesin.

Bu yüzden de seküler muhalefet sekülermiş gibi konuşmalı. Nası tarağı kenara bırakmalı. Dövizdeki yükselişe karşı TL mevduat sahibi korunup zararı devletçe karşılandığında bu maliyetin kimin omzuna bineceğini yurttaşa gürül gürül anlatmalı. Şu üç günde başımıza gelen şeylerin manası açıklanmalı. Bundan âlâ fırsat mı olurdu? Dolar 18’e, avro ise 20’ye çıkartılır ve iki gün sonra “Geldikleri gibi giderler” deyip ikisi de kafa üstü çaktırılırken yapılan şeyin ne olduğunu tane tane anlatmalı ki muhalefetin kendine ait bir perspektifi olduğu anlaşılsın. Kısacası nas işi onlarda, o işe niye giriyorsun? Sen yurttaşın tasına bakacaksın. Bu işin reklam filmini neredeyse bir ay önce yapmış olduklarını da unutmayacaksın.

Halk ekmeğinin derdindeyken neyin nas olup olmadığının peşine düşmek bize mi kalmıştı? Sanırsın halkın “dolaysız ihtiyacı” faiz nas mı değil mi ona karar vermek. Bir nastır gidiyor… Hiç işim olmaz. O konulara Nesrin Nas bakıyor. Üstelik de ekonomist. İsim hakkı onda sonuçta. Bu nedenle Kur korumalı TL mevduat politikası kendine “Nas” filan diyemez, olsa olsa “Faize” adını alabilir. Yeşilçam Türkçesi’yle ilgili kısacık bir not daha düşeceğim buraya. Başka bir çalışmamda ayrıntılı olarak anlatacağım için burada çarçur etmek istemiyorum. Sadece bir çıtlatıp geçmek istiyorum. Dilin ve kültürün dinamizmi ile ilgili konuşan Marksist bir kültür ve edebiyat teorisyeni, bu konuya İngilizce’den örnekle dikkat çekmişti. Mealen söylersem, mesela “Benlen mezara gelir misin” ya da mesela “Benim ölüm size yeter” manasına, “Sizi sandığa cesedimlen gömerim” gibi bir dil kullanımından söz ediyordu. Esas itibarıyla avam olan “benlen” ya da “cesedimlen” gibi ifadelerin dönüp dolaşıp elitleşmesine işaret ediyordu. Diğer bir deyişle, taşranın dili Yeşilçam salon filmlerindeki beyfendilerin kullandığı -dediğim gibi- benim de pek sevdiğim bir Türkçe tarafından içerilmiş oluyor.

Tamam eğlenceyi kesin. Dünya halklarının bugünde yaşamaları ve dolaysız ihtiyaçlarına hitap edilmesi gerekliliği önümüzde büyük bir mevzu olarak duruyor.

Dünya halklarının bugünde yaşaması ne demektir? Aş, iş, barınma, ısınma gibi dolaysız ihtiyaçlarını karşılama derdiyle boğuşmaları demektir. Bunun için hayatta kendilerine alan açılması, çalışmak istiyorlarsa iş sağlanması, istihdam imkanı sağlanamıyorsa işsizlik desteğinin olması ve temel ihtiyaçlarının karşılanmasının güvence altına alınması demektir. Nas budur.

Bakın daha “geçimlik hayat” aşamasındayız. Dünya halklarının sabah uyandıklarında taslarına çay mı çorba mı koyacağı aşaması. Bu konuda bir cevabın ya da bir kararlı bir duruşun olmadıkça, “Uzun vadeli başarın için elzem olan yaygın pasif desteği kaybetmeye mahkumsun”. Ben demiyorum Wallerstein söylüyor. Rahmetli çok kibardı fakat. “Yaygın pasif destek” diyor, kimseyi horlamıyor, provoke etmiyor. Sen dolaysız ihtiyaçlarla meşgul ol, sekiz ayda kazandığın itibarı dolar fırlayıp düştü diye yerle yeksan edeceğine bir istikrar tuttur. Yaptığın ittifakı da bir gözden geçir Millet. Türkiye halklarının da her ne kadar yarısı Diriliş Ertuğrul setinde veya Payitaht’ta yaşamaya teşne olsa da fantezi düzlemini gerçekle karıştırma. Onlar bugünde yaşarlar. Doları zıplatanla yere çaktıranın aynı iktidar olduğunu, yurttaşa merkebini kaybettirip kaybettirip buldurarak kazandığı güvenin aslında güvenli bir liman sunmadığını da anlatmak zorundasın.

Bence Millet bakımından sadece İYİ Parti ile gidilebilecek bir yolun da sonuna gelindi. Bir demokrasi bloğu oluşturmadıkça ve bu demokrasi ittifakı etrafında sağlam bir umut dalgası yaratıp yaygın pasif destek sağlanmadıkça olası bir seçimde tası tarağı toplayıp eve dönmenin kaçınılmaz olduğunu görmek zorundasın.

Daha fazla geç kalmadan…

Sevilay Çelenk’in önceki yazıları:

Seviyorlar Hacı, haberin olsun!

Ama sayaç da işliyor Hacı!

Tutturmuşlar bir prompter!

Yoksa işte toplum yaşamı dediğin şey nedir ki?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.