Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Edgar Şar yazdı: Muhalefet cephesinde yolunda gitmeyen bir şeyler var

Muhalefet cephesinde yolunda gitmeyen bir şeyler var. Bunu CHP’nin geçen hafta Maltepe’de yaptığı görkemli miting ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun salı akşamı (24 Mayıs) çalışma odasından yayınladığı ve birkaç saat içinde milyonlarca kez izlenen videosunun ardından söylüyor olmam biraz garip kaçabilir. Ancak bu yorumu genel olarak Türkiye’de muhalefetin arkasındaki kalabalıklar üzerinden yapmıyorum. Sadece Türkiye gibi otoriter rejimlerde iktidarın seçimler yoluyla nasıl değişebileceği, bu değişimin demokratikleşmeye yol açıp açmayacağı ve siyasal muhalefetin bunun için nasıl bir stratejisi izlemesi gerektiği konularında araştırma yapan biri olarak bir endişemi dile getiriyorum.

Ancak baştan söylemeliyim ki niyetim, hiçbir zaman da olmadığı gibi bugün de kof bir muhalefet eleştirisi yapmak ya da umutsuzluk yaymak değil. Tam tersi umudumu, iyimserliğimi koruyor ve Türkiye’ye güveniyorum. Çünkü henüz hiçbir şey için geç değil. 

Seçime en fazla bir yıl var ve bu bir yıl boyunca iktidarın atacağı adımlar zincirinin ilk halkalarına hep birlikte şahit olduk: Seçim yasasındaki değişiklikler, Gezi davası kararı ve Kaftancıoğlu kararı… Bunların devamı geleceğinden herhalde kimsenin şüphesi yok. Böyle bir ortamda seçimlere kadar geçecek olan bir yıl aslında o kadar da uzun bir zaman değilken, muhalefetin böylesi bir rejimde seçimleri kazanmak için yapması bence zorunlu birtakım hazırlıkları ihmal ettiğini gözlemliyorum. Bu gözlemimden 12 yıldır iktidarda olan Orban yönetimine karşı tarihi bir şansa sahip olduğu söylenen birleşik muhalefetin büyük bir hezimete uğradığı Macaristan’da geçen ay yaptığım gözlemler sonucunda daha da emin olduğumu söyleyebilirim.

Macaristan örneği, ayrı ayrı oylarının toplamı iktidarın oylarıyla boy ölçüşebilen muhalefet partilerinin oluşturduğu pragmatik bir ittifakın iktidarı yenebilmek için tek başına yeterli olmadığını net bir şekilde gösterdi. Şu an Türkiye’de de muhalefetin toplam desteği, iktidar bloğununkinden yaklaşık 10 puan yüksek görünüyor. Bu elbette ki Türkiye muhalefeti için büyük bir özgüven kaynağı, nitekim Macaristan’da iktidar ve muhalefet arasındaki fark hiç bu kadar açılmamıştı. Ancak Türkiye tipi bir otoriter bir rejimde bu durum yine de iktidarın seçimlerde yenilmesi için yeterli değil. Macaristan’da muhalefetin yenilmesine sebep olan temel faktör iktidara karşı kurdukları ittifakın, halkın çoğunluğunun desteğini alabilecek bir alternatif sunan güçlü bir birliğe dönüşememesiydi. Türkiye’de de henüz böyle bir birlikten bahsedemiyoruz. Ve bu eksiklik muhalefet için düşünüldüğünden çok daha büyük bir handikap. 

Türkiye’de, tıpkı Macaristan’da olduğu gibi, muhalefet bloğunun çok aktörlü yapısı ve siyasetin doğası böyle bir birliğin oluşmasını zaten zorlaştırıyor. Şu an sahaya baktığımızda her bir muhalefet partisi ve aday adayının neredeyse kendi başına kampanya yaptığını görüyoruz. Bu anormal bir şey değil; partiler ve olası adaylar elbette ki enerjilerinin önemli bir kısmını kendi iddiaları harcayacaklar. Ancak altılı masa gibi bir iş birliği ve eşgüdüm mekanizması kurulduğuna göre bu yapının daha çok aktörleşmesi ve sahada aktif olan aktörlerin enerjilerinin en azından küçük bir kısmını muhalefet ortaklığını güçlendirecek bir noktaya kanalize etmeleri elzem. Şu an belli ki herkes masaya oturmak zorunda oldukları güne kadar elindeki kozu güçlendirmeye çalışıyor. Ancak o gün ile seçim arasındaki kısa zaman, genelde ne birliği tam anlamıyla sağlamaya ne de onu seçmene anlatmaya yetiyor. Macaristan’daki hezimetin temel sebebi bence bu. 

Dolayısıyla zamanı geldiğinde bu birliğin sağlanıp, iktidarın yarattığı krizler yumağına karşı topluma güçlü bir alternatifin sunulması için muhalefet aktörlerinin müstakil yaptıkları çalışmalara ek olarak birtakım ortak hazırlıkların da yapılması gerekiyor. Peki nedir bunlar ve neden yapılamıyor?

Bir defa muhalefetin cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin ikisinden de başarılı çıkması için izlenmesi gereken ortak strateji üzerine ciddi bir çalışma yürütülmesi gerekiyor. Seçim yasası değişikliklerinin ardından bu yola giriliyor gibi bir görüntü verilse de aslında partiler bu süreçte tek taraflı adımlarını arttırdılar. İktidar bloğu muhalefeti hedef alan hamlelerini hızlandırırken, muhalefet kanadındaki hareketlik esas itibariyle adaylık niyet ve hesaplamaları üzerinden yürümeye başladı. Bu durum bir yandan altılı masadaki partilerin masaya ve birbirlerine karşı bağlılıklarını tartışmaya açarken, diğer yandan da masada doğal olarak oluşan bazı sorunlarla ilgilenilmemesine yol açıyor.

Bence bunun en büyük sebebi altılı masanın, kuruluşunu borçlu olduğu Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir koordinatörden mahrum olması. Kemal Bey’in bir süredir kendi aday adaylık kampanyasına odaklanmış olması ve bu kampanyayı da bence en büyük başarısı olan altılı masa ve CHP’nin lokomotifi olduğu geniş tabanlı muhalif bloğu yerine kendi kişiliği üzerine kurgulaması otoriter bloğa karşı birliğin gevşemesi riskini beraberinde getiriyor. 

Yapılması gereken bir diğer hazırlık ise muhalefetin seçimleri kazanması durumunda seçmene hayatının kısa, orta ve uzun vadede nasıl değişeceğine yönelik başta ekonomi olmak üzere birkaç alanda mesaj vermesi. Şu an için bu yapılamıyor çünkü tüm muhalefet partilerinin gururla bünyelerine kattıkları parlak ekonomi kurmayları henüz bir araya gelerek böyle bir çalışma konusunda konuşmaya başlamadılar. Partilerin her birinin ekonomi alanında iddialı olması iktidara karşı alternatif olmak için bir avantaj olması gerekirken, maalesef birliği zedeleyen bir rekabet yaratmış durumda. Bunun en yeni tezahürü İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Prof. Bilge Yılmaz’ın bir süredir yaptığı eleştirilere karşılık, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın attığı tweet’ler oldu. Daha çok geçmişe yönelik yürütülen bu gibi tartışmaların kişiselleştirilerek devam etmesi, kimin haklı veya haksız olduğundan bağımsız olarak altılı masayı ve muhalefetin iktidara karşı kurması gereken birliği zedeleyecektir. Sonuç olarak önümüzdeki dönemde muhalefetin yapması gereken seçmenin önüne geçmişe yönelik bir takım ekonomi tartışmalarıyla değil güçlü bir ekonomik alternatif ile çıkmaktır. Aksi takdirde altılı masadan nasıl bir ortak cumhurbaşkanı adayı çıkabilir?

Sonuç olarak ne Kemal Bey ya da başka birinin adaylığına ne de muhalefet partilerinin müstakil çalışma ve çabalarına karşı olmak anlamlı. Ancak Türkiye’nin halkı için yaşanabilir bir yere dönüşmesi için seçim sürecinde ve sonrasında gerekli olacak muhalefet birliği, birkaç haftada inşa edilip seçmene anlatılabilecek bir şey değil. Hele ki seçimli otoriter bir rejimde… O nedenle tüm muhalif kişilik ve partilerin faaliyetlerinde bunu dikkate alması ve enerjilerinin en azından bir kısmını bu ortaklaşma için harcamaları gerekiyor. Şahsen başka bir yol görmüyorum.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.