Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Öner Günçavdı yazdı: Üç tarz-ı hayat

İnsanların kafası karışık. En azından kamuoyu anketlerindeki “kararsız” seçmen sayıları öyle diyor. Sanırım bu kısmen doğru.

İki haftadır yazı yazmaya ara vermiştim. Bu süre zarfında AKP’nin kalesi olduğu düşünülen Karadeniz’deydim. Aile işleri nedeniyle…

Çok uzun zamandır buralardan uzak kalmamıştım. Ancak ortaya çıkan gelişmeler, böyle uzun bir süreden sonra çok daha çarpıcı oluyor. Bölgedeki ekonomik gelişmelere göre yaptığım gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Öncelikle ben de insanların kafalarının karışık olduğunu gözlemledim. Ne yapacaklarını bilemiyorlar. En azından benim gibi bir yabancı ile görüşürken böyle bir izlenim veriyorlar. Bir şeylerin iyi gitmediğini görüyorlar. Fakat iktidarın buradan başarılı bir şekilde çıkıp çıkamayacağı konusunda şüphe duyuyorlar. Belki muhalefetin sorunları nasıl çözeceğinin belli olmadığı yönünde eleştiri yöneltiliyor ama iktidarın da bu konuda ne yapacağı çok açık değil. Belki görünürde ülke bekası söyleminin arkasına sığınıyorlar. Ancak asıl endişe ettikleri sahip oldukları refahın muhalefetin yönetiminden nasıl etkileneceği konusunda yaşadıkları belirsizlik. Dahası iktidarın çözüm için sürekli yeni tarihler vermesi de bölge kamuoyunda tepki ile karşılanıyor. Bu nedenlerle, şimdilik iktidardan uzaklaşmış, kararsız kalmış gibi bir tavır sergiliyorlar. Ancak sandık zamanı geldiğinde, bu insanların bir kısmının tercihlerini tekrar AKP yönünde kullanacağını tahmin etmek zor değil. En azından benim gibi tanımadıkları biriyle yaptıkları görüşmelerde verdikleri izlenim bu.

Bunun nedenlerini bölgenin ekonomik koşullarında ve buna bağlı olarak insanların sahip oldukları hayat tarzlarında aramak doğru olur. Son yıllarda yaşadığımız ekonomik sorunların bölge insanları tarafından algılanmasında hayat tarzlarının ve iktisadi sistem ile girdikleri ilişki şeklinin belirleyici olduğunu düşünmek hiç de zor değil.

Bölgede üç farklı ekonomik grup ve yaşam tarzı karşımıza çıkıyor.

Birinci grup, bölgedeki gelir düzeyi bakımından en altta yer alanlardan oluşmaktadır. Bunlar hayat tarzı olarak orta sınıflaşamamış, tüketimleri çok fazla çeşitlenmemiş olan hanehalklarından oluşmaktadırlar. Hiçbir şekilde “formel” herhangi bir iktisadi faaliyet içinde olmayan ve hayat tarzını düzenli bir gelir kaynağına dayandıramamış bir gruptur bu. Kasabaların “varoşlarında” ve/veya “kırsal” bölgelerinde yaşayan bu insanların gençleri bölge için ciddi sosyal sorunların da kaynağı.

Bunların gelirlerinin kaynağı büyük ölçüde devletin verdiği yardımlar ve transfer ödemeleridir. Bazılarının çocuklarının eğitim masrafları birtakım dini grupların yardımları ile karşılanmaktadır. Bu bakımdan çocuklarının aldığı eğitimin içeriği bu kesimin bazı fertleri bakımından önemli değildir.

Sistemden kaynak talep edip, tüketen bir kesimdir bu. Bunların sahip oldukları sınırlı miktardaki topraklarda geçimlik düzeyde de olsa tarımsal üretim yapmaları mümkündür. Bölgede “çarşılardaki kahve önlerinde” oturup, günü geçiren insanlar bunlar. Bir önemli husus ise, insanları kalıcı olarak bu durumdan kurtarmak iktidarın gündeminde değildir. Bu yüzden mevcut durum kronik bir hal almış, bu insanların devlet yardımlarına bağımlılığı artmıştır.

Bu kesimde yer alan insanların iktisadi sistemle olan bağı kamu bütçesi üzerinden kurulur. Sosyal yardım harcamalarında herhangi bir aksama olmadığı sürece, ekonomik koşullar konusunda bu insanların algılarında fazla bir değişim yoktur. Son zamanlarda iktidar açısından bu kesimler nezdinde en fazla olumsuzluk kaynağı, yapılan yardımların satın alma gücündeki azalmadır. Ancak neticede bu kesim, yardımları devletten almalarına rağmen, verenin iktidar olduğunu düşünerek, iktidar ile devleti bir bütün olarak görme eğilimindedir. Bu yüzden de devletin bekası ve sürekliliği bakımından siyasi iktidarın sürekliliğinin sağlanması gerektiğini düşünebilmektedirler.

Kanımca her şeye rağmen, bu kesim tercihlerini büyük ölçüde AKP yönünde yapmaya devam edecektir. En azından benim edindiğim izlenim bu yönde.

Bölgede ihmal edilemeyecek ikinci bir kesim var. Bunların ana gelir kaynakları arasında tarımsal faaliyetler var. “Köylü” olarak nitelenebilecek bir kesim bu. Yarı yarıya kentleşmiş bir köylülük bu aynı zamanda. Ancak hayat tarzlarını belirleyen sadece elde ettikleri tarımsal gelirler değil. Hemen hemen her haneden bir veya daha fazla kişi yurtiçi ve/veya yurtdışında farklı iktisadi faaliyetler üzerinden gelir elde edebilmektedir. Gözlem yapabildiğim bölge bakımından daha çok Kuzey Afrika ve Rusya’daki taahhüt firmalarında çalışılmakta. Buradan elde edilen gelirlerle, standart bir orta sınıf hayat tarzının nimetlerine ve refaha erişebilmeleri mümkün olabilmiştir. Dahası tarımsal gelirlere olan bağımlılıkları azalmıştır.

Bu kesimdeki insanların önemli bölümü AKP seçmenidir. Çok uzun zamandır hükümetin fındık fiyatları ile ilgili politikaları bölgede rahatsızlık kaynağıdır ve kamuoyu tarafından bu memnuniyetsizliklerin bölgedeki iktidar desteğini azaltacağı düşünülmüştür. Ancak her seçimde bu beklenti boşa çıkmıştır. Çünkü bu insanlar siyasi tercihlerini oluştururken sadece fındıktan elde ettikleri gelirlere bağlı olarak karar vermemektedir. Bu kesimde sadece tarımsal gelirler etrafından oluşan bir “köylülük” bilincinden bahsedebilmek de zordur. Sahip oldukları refahın başka gelir kaynakları olduğu için fındık fiyatlarına duyarlılıkları beklenenden çok daha düşük kalmaktadır.

Aynı 1960-1970’lerdeki sanayileşme sürecinde olduğu gibi. O zamanlarda da sanayide çalışanlarda ortak bir “işçi sınıfı bilinci” (yani çalışanlar arasında çıkar ortaklığı) güçlü bir şekilde oluşturulamamıştır. Tarım ile bağını koparamamış çalışanların, ortak bir sınıfı bilinci oluşturarak güçlü bir şekilde sermaye karşısına çıkamaması gibi, bugün de bölgedeki köylülerin refahının gelir kaynağı büyük ölçüde tarım dışından elde edildiği için, iktidarın tarım politikalarına duyarlılıkları geçmişte olduğundan daha düşüktür. Sanırım bu da onların iktidarın tarım aleyhine yaptığı uygulamalara güçlü bir direniş sergilemelerini engellemektedir.

Bu kesimlerin diğer iktisadi faaliyetlerden elde ettikleri gelirleri etkileyecek gelişmelere çok daha fazla duyarlılık göstermeleri mümkündür. Bu bakımdan belki de dış politikadaki gelişmelerle TL/dolar kurundaki gelişmelere çok daha fazla duyarlılık gösterebilmeleri mümkündür.

Bu kesimin en azından bir bölümünde iktidar aleyhine sonuç doğurabilecek bir kafa karışıklığı gözlediğimi itiraf etmeliyim. Sandık zamanı geldiğinde, bu kesimin önemli bir bölümünün yine AKP lehinde bir pozisyon alacağı şüphesiz.

Bence durumu en kritik olan üçüncü grupta yer alanlar. Bu gruptakiler dönemin nimetlerinden yararlanmasını bilmiş, “orta sınıf” bir hayat tarzı geliştirebilecek gelirlere ulaşabilmiş kesimlerdir. Bu kesimin bir kısmı kamu kaynaklarından beslenirken, bir kısmı ise bölgede yirmi yıllık dönemde giderek güçlenmiş olan piyasa mekanizması üzerinden gelir elde edebilmiştir. Bölgesel düzeyde güçlenmiş bir piyasa yapısının varlığı böyle bir orta sınıfın doğuşunu sağlamıştır. Gelirlerinin ve sahip oldukları refahın gelir kaynakları piyasadır ve piyasanın işleyişini etkileyen ekonomik gelişmeler ve kararlar bu kesimlerin gelirleri üzerinde de etkilidir. Son zamanlardaki ekonomik gelişmeler, elde ettikleri refahın kaybetme riski ile en çok bu kesimi karşı karşıya bırakmaktadır. Bu kesimi ilgilendiren bir önemli husus ise, inşaat sektörünün bölgesel piyasa mekanizmasının gelişiminde en etkili faktör olduğu gerçeğidir.

Piyasa mekanizmasının gelişmesi, bugün bölgede ortaya çıkan orta sınıf hayat tarzının yol açtığı tüketimde “çeşitlenmenin” nedenidir. Bu mal çeşitliliği piyasa mekanizmasını daha da güçlendirirken, makroiktisadi istikrarsızlığın yarattığı olumsuzluklara duyarlı bir kesimin oluşmasına yol açmaktadır. Kanımca bu üçüncü kesim bugünkü ekonomik sıkıntılardan en fazla etkilenen grubu oluşturuyor. Krediye erişim, ekonomide makul ölçüde pozitif büyüme oranının olması, düşük enflasyon ve kur istikrarı bu kesimin tercihlerinde etkili olabilecek faktörler olarak öne çıkıyor. Ellerindekini kaybetme riskini en çok hissedenler bu grupta yer alanlar. Bu haliyle günümüz koşullarından AKP’ye mesafeli duranlar da bunlar büyük ölçüde.

İktidarın ekonomiyle ilgili ciddi sıkıntıları var. Maalesef bu konuda herhangi bir çözüm önerisi de sunamıyor; sadece sorunları idare edebilmeye çalışıyor. Zamana oynuyor. Seçimlere kadar ekonomik gelişmelerin kamuoyu algısında radikal değişimlere neden olmasının önüne geçmeye çalışıyor. Sanırım iktidar bundan sonrasını da “Allah’a” bırakıp, tevekkül ediyor.

Kamuoyu yoklamalarına göre, iktidarın bugüne kadar bu gayretlerinde başarılı olduğu görülüyor. Kayıplarını kontrol altında tutmaya başardığı anlaşılıyor. AKP’nin kalesi olarak görülen bir bölgede benim gördüklerim, kamuoyunun tercihlerinde birbirinden farklı ekonomik faktörlerin etkili olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla seçmen homojen değil.

Maalesef AKP’nin refaha erişimini sağladığı ve orta sınıf yaptığı kesimler şu anda en büyük riske maruz kalmış durumdalar. Onların yapacağı tercihlerin ve yönelecekleri partinin gelecek seçimlerde belirleyici olacağı görülüyor. Ayrıca bölgedeki diğer hanehalklarının gelir kaynakları bakımından farklılıkları siyasi tercihlerini yönlendirici bir etki yarattığı görülüyor. Ekonomik kriz derinleştikçe bu kesimlerin gelirlerinin de krizden etkilenme olasılığı artacaktır. Özellikle düşük gelir grubunda olup, devlet yardımı alan kesimlerin AKP’ye desteklerinin devam etmesi şu an için yüksek bir ihtimal dâhilindedir. Zaman geçtikçe AKP iktidarının bu kesimlerin desteğini de kaybetme riski büyüktür.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.