Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Edgar Şar yazdı: Muhalefetin asıl krizi

Geçtiğimiz hafta CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in bir televizyon programındaki sözleri üzerine başlayan “HDP’ye bakanlık verilecek mi?” tartışması muhalefet içinde bir krize yol açmış gibi bir görüntü oluştu.

Tekin’in partide yönetici bir pozisyonu yok. Ayrıca CHP yöneticileri hem yaptıkları açıklamalarla hem de verdikleri demeçlerle partiyi bağlayacak açıklamaların ancak yöneticileri tarafından yapılabileceğini ve bu tartışmanın “yersiz” olduğunu belirttiler. Buna rağmen İYİ Parti de tepkisini genel başkan dahil olmak üzere her seviyede verme ihtiyacı duydu ve bunu yaptı.

Ancak sosyal medyaya bakarsanız Altılı Masa’da halen sönümlenmeyen bir kriz görüntüsü var. Ben bunun sebebinin yapay bir “HDP’li bakan” tartışmasından olduğunu düşünmüyorum. HDP ile nasıl bir ilişki kuracağı ve seçimi kazanırsa Kürt meselesi konusunda ne yapacağı konusunda hiçbir şey söylememekle beraber Altılı Masa’nın üzerinde anlaştığı az sayıda konudan biri HDP’nin bu altılı yapı içinde olmadığı, olmayacağı. HDP’nin kendisi de bir başka ittifakın başını çeken bir parti olarak böyle bir talebinin olmadığını bir yılı aşkın süredir net bir şekilde söylüyor. Dolayısıyla Altılı Masa’da bir kriz, kavga olacaksa şu aşamada HDP sebebiyle olmaz.

Masada henüz konuşulmayan ve konuşulması için giderek daha az zaman kalan bir dizi başka konu var. Kısaca sıralarsak: Ortak adayın kim olacağı, masanın bir ittifaka dönüşüp dönüşmeyeceği, dönüşürse TBMM seçimlerinde nasıl bir liste stratejisi izleneceği ve geçiş döneminde ülkenin yönetilmesi için izlenecek yol haritası.

Altılı Masa ilk kez toplandıkları şubat ayından bu yana bu konularda bir şeyler yapacaklarını söylüyor ama henüz elde bir şey yok. “Neden yapmıyorsunuz?” diye sorulduğu zaman da genelde genel başkanların verdikleri cevap genelde “Seçim sathı mailine girilmeden neden yapalım?” mealinde bir şey oluyor. Şu anki yapay krize baktığımda, “İşte bunun için” diyerek konuşmayı sürdüresim geliyor…

Neyse. Belli ki arka planda bu krizin gerçek sebebi Altılı Masa’nın henüz konuşmaya başlamadığı ve mutabakat içinde olmadıkları gayet açık olan bu birkaç konu. Bu anlaşmazlığın bir başka tezahürü de muhalefetin seçimleri kazanması durumunda ekonomi alanında neyi, kimin yapacağı konusunda ortaya çıkmıştı. Sorulduğunda her konu için ayrı ayrı “Merak etmeyin en iyisini yapacağız” deniyor. Ama bu yaklaşım, hali hazırda var olan ve böyle devam ederse krize dönüşebilecek anlaşmazlıkları ötelemekten başka bir işe yaramıyor.  

Ortada bir kısır döngü var. “Cumhurbaşkanı adayını hemen açıklamayalım” diyorlar. Peki, bence de hemen açıklanmaması mantıklı bir taktik. Ama bu aday meselesinin masada hiç konuşulmaması için bir sebep değil. Fakat sorun şu ki aday meselesi haricindeki diğer tüm meseleler de bir şekilde oraya bağlanıyor. “Ekonomi masası kurulacak mı?” diye sorduğumuz zaman “Durun bakalım henüz altı parti bir ittifakta birleşmedi” deniyor. “İttifak olacak mısınız?” diye sorulduğunda, “Onun için ilk önce geçiş dönemi yol haritasında anlaşmamız lazım” deniyor. “Yol haritası üzerine çalışıyor musunuz?” diye sorulduğunda ise konu dönüp dolaşıp ortak adayın kim olacağına geliyor ki bu da pek şaşırtıcı değil. Dolayısıyla tüm bu meseleleri hem etraflıca hem mutabakatı bozmadan hem de zaman kaybetmeden konuşmak için gereken esneklik bir türlü sağlanamıyor. Onun yerine erteleme, öteleme tercih ediliyor.

Peki öteleme taktiğinin yarattığı zaman kime yarıyor? Kemal Kılıçdaroğlu şimdiye kadar bu zamanı kendi aday adaylığı kampanyası için kullandı. Kısmen başarılı da oldu zira isminin adaylık için ilk kez telaffuz edildiği günden bugüne destek oranını bir hayli arttırdı. Ancak bu artış, Altılı Masa’da ortadan partiler arasında adaylık için Kılıçdaroğlu’nun ismi etrafında bir mutabakat oluşturmaya yetmedi çünkü mesele sadece anketlerde kimin önde olduğu meselesi değil. Eğer masadaki CHP haricindeki partiler sadece anketlerdeki durum sebebiyle Kemal Bey’in adaylığına karşı çıksalardı, o zaman hepsi bir ağızdan Mansur Yavaş’ın adaylığını masaya getirip baskı kurarlardı. Ancak sorun şu ki Kemal Bey’in ismi üzerinde olmayan mutabakat, başka bir aday üzerinde de yok.

Üzerinde henüz bir mutabakat oluşmayan konular Altılı Masa’da konuşulmamaya devam ettikçe, bunun yaratacağı kriz giderek daha da büyüyecek. Kemal Bey şimdiye kadar bu konunun gündeme gelmemesini bir fırsat olarak değerlendirip kendi kampanyasına odaklansa da bu noktadan sonra ortada bir mutabakat olmaksızın Kemal Bey’in sadece kendi inisiyatifle sanki adaymış gibi kullandığı dil, verdiği sözler sorunları çözmek bir yana, büyütecektir. 2 Ekim’de yapılacak toplantıdan itibaren Altılı Masa bu zorlu konuları masaya getirip, gerçek meseleler üzerinde konuşmaya geçmeli ve en geç Haziran 2023’te yapılacak seçimde Erdoğan’a karşı nasıl bir yapıyla seçime gireceğini artık seçmene anlatmaya başlamalıdır.  

Altılı Masa’da oturan tüm liderler de bugüne kadar adaylık için adı geçen tüm siyasetçiler de seçimle gelinen bir pozisyona aday belirlenirken sadece anketlere bakılmayacağını bilir. Bu sebeple muhalefetin yapması gereken mutabık kaldıkları adayı belirleyip, o kişi her kimse onun adaylığını seçmen nezdinde inşa etmektir. Aday kim olursa olsun, bu inşayı tek başına kendi için yapamaz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.