Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Gökçe Aras yazdı: İttifak bataklığı

Aslında her şey Amerikan başkanlarına özenen siyasal İslamcılar’ın başkan olma hayaliyle başladı. İçleri kıyılıyordu onları izledikçe. Sonu görünmeyen konvoylar, limuzinlerin kapısına asılan korumalar, kulaklıklar, gözlükler, forslar, ışıklar, saraylar, büyüüüük demir kapılar falan. Ay neyimiz eksik ayol bizim Kennedy’den, Bush’tan? Hayata geçirmek istedikleri her yeni politikada bize “ABD’de de böyle” demiyorlar mı, sırf seküler yaşamak istiyoruz diye bizim de tek hayalimiz Amerikalılaşmakmış gibi?

Erdoğan İslamcılar’ın bu hayalini de gerçekleştirmek adına harekete geçti. İmkânlar geniş, para gani. Başkan olabilmek için çıtayı arşa değil, hiç değilse kendi çizgisinden MHP tabanı kadar öteye taşıması gerekiyordu ki hiçbir parti lideri başkanlık yarışında yanına bile yanaşamasın. Ve MHP ile güçlerini birleştirerek seçimlere birlikte girebilmeleri için ittifak sistemini getirdi. Erdoğan başkanlık sistemini ülkenin bu sisteme ihtiyacı olduğu için değil, yalnızca kendisinin sınırsız yetkili başkan seçilebilmesi için getirdi ve başkan seçilme sınırını yüzde 50 +1’e çektiği için diğer partilerin de ittifak halinde seçime girmelerini zorunlu kılmış oldu. Ne de olsa kendisi ve MHP arasında kurulacak ittifak haricinde hiçbir parti senelerdir lanetlediği CeHaPe zihniyetinin yanında yer almak istemezdi ve sonunda sonsuz iktidar hahahaha!! Aaa… Ama yine de tahminleri tam olarak tutmadı. Koltuk onun oldu olmaya da şöyle bir arkasına yaslanamadı, hep diken üstünde. Tahta oturmuş olmanın verdiği rehavetle ardı ardına onarılmaz hatalar yaptı. Sırf kendisini güvende hissedebilmek için en iyi özellikleri zekâları olmayan küçük bir grupla baş başa kaldı.

O her ne kadar iktidarını sağlamlaştırmaya azmettiyse muhalefet de onu iktidardan indirmeye azmetmişti. Ve ucube ittifak sisteminde tek başına iktidar olamayacak dört muhalif partinin katılımı ile Millet İttifakı kuruldu. O zaman için zorunlu olan bu ittifakı muhalefet partileri iyi değerlendiremedi. Seçime tek adayla girilmediği gibi yanlış başkan adayları, yanlış kampanya ve birlikte hareket etmemelerinin sonuçlarını onlar da biz de senelerdir çekiyoruz. Beter olsunlar diyeceğim ama dereyi geçene kadar halen kader ortağıyız.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi seçimlerinden aldıkları dersin ardından yerel seçimlerde birlikte hareket ederek kısmen başarılı bir sonuç aldılar. Ancak ikinci cumhurbaşkanlığı yarışında Erdoğan oyunun tam ortasında oyunun kurallarını değiştirdi. Bu zamana kadarki tecrübeleriniz öğretmeliydi hâlbuki, oyununuzu düşmanınızın mert olacağı öngörüsüne dayandırmak gerçekten büyük saflık. Game Of Thrones izleyen torunlarınıza sorsanız onlar bile anlatırdı düşmanınızın isterse size neler yapabileceğini. Sizin hayal ettiğiniz imkânlarla seçime hazırlanabileceğinizi kim söyledi? Erdoğan önümüzdeki yıl gerçekleşmesi planlanan seçimler öncesi seçim yasasında yine kendisi yararına ittifak ortağı MHP’nin taban oyunu baz alarak bir düzenleme yaptı. Kendileri yine ittifak halinde seçime gireceklerdi ama Millet İttifakı cephesinde altı partiden oluşan Altılı Masa’nın bu yeni yasadan kazançlı çıkacağı bir durum yoktu, ittifakın bir anlamı kalmamıştı. Ancak yine de Altılı Masa üyeleri bu garabet yönetimden kurtulmayı garanti altına almak adına diyalog halinde olabilmelerine dayanarak bir arada kalmaya devam ettiler.

Fakat bir arada kalmanın gereği olarak ne bir ortak politika belirleyebildiler ne de ortak bir aday. O halde ne yapıyorsunuz bir arada? Oyunu neden Erdoğan’ın sadece kendisinin kazanması için belirlediği kurallarına uyarak oynamaya devam ediyorsunuz? Madem söylemleriniz ve hedefleriniz uymuyor, madem yeni düzenlemeyle ittifakın bir anlamı kalmadı, ayrılın? Farklı geleneklerden gelen, ayrı tabanlara seslenen altı ayrı parti olarak birbirinizle farklı politikalar geliştirmekte ve birbirinize uymayan söylemlerde bulunmakta o kadar haklısınız ki yanlış olan bunu bir arada yapmaya çalışmanız. Erdoğan’ın seçim yasasında yaptığı son rötuşla elde etmek istediği görüntü tam olarak buydu zaten!! Her biri başka yöne gitmeye çalışan altı partiyi birbirine bağladıktan sonra “Haydi özgürsünüz” demiş oldu. Böylece o Bahçeli ile mutlu yarınlara aynı yönde yürürken Altılı Masa bir oraya bir buraya birbirinin dengesini boza boza yürümeye çalışacak ve dengeyi kuramayacakları için hep beraber devrileceklerdi.

Daha önce Kurtuluş İttifakı diye bir yazı yazmıştım. O yazıda seçime kadar acil durum ilan edilerek hiçbir parti dışarıda kalmayacak şekilde tek bir ittifak yapılması gerektiğini, böylece herkes masada olduğu için kimsenin kimseye kendi siyasetini dayatamayacağını, herkesin kendi tabanına seslenirken kuracağı söylemde daha özgür olacağını söylemiştim. Bu masanın yapması gereken tek şeyin de seçim güvenliği konusunda görev dağılımı yapmak ve tek bir başkan adayı konusunda mutabık kalmak olması gerektiğini söylemiştim. Ancak görüyoruz ki halen durumun vahametine uygun adımlar atılmıyor. Herkes partisinin ve liderinin seçim başarısının derdinde. Tamam, o da önemli ama şu an önceliğimiz o değil.

Erdoğan cephesinde de aslında durum farklı değil. Cumhur İttifakı da birbirlerini çürüte çürüte bugüne geldiler ama artık geri dönüşü olmayan bir yoldalar ve o cephede hiç değilse söylem birlikleri var. Erdoğan bir dağdan sesleniyor, Bahçeli öbür dağdan yankılayarak sesi yayıyor.

Emek ve Demokrasi İttifakı’nın işi daha kolaymış gibi görünüyor. Söylemleri birbirine yakın sol partiler “önümüze gelene yüz tekme” diyerek benzer politik söylemlerle birbirini bloke etmiyorlar ve kol kola aynı yönde ilerleyebiliyorlar. Ve Akşener’in HDP çıkışına rağmen ortak aday belirleme konusunda Altılı Masa’ya yeşil ışık yakıyorlar.

Ancak Millet İttifakı öyle değil. Adaylık konusunda dahi mutabık kalamıyorlar ve birbirlerinin seçmenlerini kaçırmamaya çalışırken kendi seçmenlerinin gönlünü kırıyorlar. Dahası çekmeleri gereken kararsız seçmeni ürkütüyorlar.

Peki, Erdoğan’ın kazanması için planlanmış bu oyunu neden hala onun kurallarını baz alarak oynuyorsunuz? Özgür bırakın birbirinizi. Sadece başkanlık konusunda uzlaşmaya çalışıp müttefiklerinizin politikalarını düşünmek zorunda kalmadan sahada seçmeninizle kendi dilinizle konuşabilir, belki bazı seçim bölgelerinde ittifaksız kontenjanlar ayırabilirsiniz birbirinize.

Peki, Kurtuluş İttifakı önermesi ile çelişmiyor muyum? Hayır, çelişmiyorum çünkü tüm muhalefeti tek bir çatı altında birleştirmeye çalışırken de amacım masanın bağlayıcılığını ortadan kaldırarak farklılıkların ittifakı özgürleştirmesini sağlamaktı. Ve üstelik o masanın görevi ortak politikalar üretmek değil, yukarıda bahsettiğim gibi sadece iki ana başlığı çözümlemek olacaktı. Başkan adayını belirlemek ve seçim güvenliğini sağlamak.

Söylemlerinizde ve eylemlerinizde despot babanız ne der diye düşünmekten vazgeçin. Bırakın ne düşünürse düşünsün. Ne kadar çirkinleşirse çirkinleşsin. Ne kadar söverse sövsün. Kabile zihniyetiyle hareket eden bir yapı ile özgür Türkiye’nin bireyleri arasındaki eylem ve söylem farkını ortaya koymalısınız. Sizden bir irade gösterisi bekliyoruz.

Bir yerde FETÖ’den Kandil’e, cemaatlerden, her Allah’ın günü lanetledikleri dış minnaklara kadar herkesle işbirliği yapan, hiçbir ilkesi ve tutarlılığı kalmamış, idealize ettiği her şey tel tel dökülmüş bir yapı var. Aslında öyle beceriksiz, öyle dermansız ki eski günlerin hatırına gücüne verdiğiniz kıymet olmasa önünüzde ayan beyan duran iktidara giden yolun basit denklemini görebileceksiniz.

Buradan bakınca nasıl görünüyorsunuz biliyor musunuz?

Sapığın biri elinde silahla sizi rehin almış ve uzattığı iple kendinizi bağlamanızı istemiş. Siz onu en başında manipüle edip farklı çözüm yolları bulmak için zaman kazanmak, kurtulmak yerine, ölüm korkusuyla söylediğini yapıp kendinizi bağlamışsınız. Sonra sizi bir direğe sağlamca bağlamış ve her gün gelip gidip işkence ediyor, daha da neler yapacağını anlatıyor. Ve sizler de bir yandan avcunuzu bağlı olduğunuz demire sürtüyor, bir yandan “İnşallah kafası bozulup da bir anda beni öldürmez” diye tir tir titriyorsunuz.

Hadi sekiz sezon 73 bölüm Game of Thrones izlemeyin de IMDB’si 5.7 ama bence başarılı bir film olan “Pet-Kafes” filmini izleyin. Böylece siz izin verdiğiniz müddetçe düşmanınızın sizi ne hale çevirebileceğini görüp kendinize gelebilirsiniz. Rakibinizi kafanızda fazla büyütüyorsunuz. Çözün bağlarınızı, çözebilirsiniz çünkü.

Cumhuriyet’in 100. yıldönümünde Türkiye’nin 100 yıllık deneyimi sonucunda “hürriyet” mi “saltanat” mı oylaması yapacağız. Bununla beraber daha pek çok şeyi daha oylayacağız aslında. Hukuk ve adalet mi, keyfiyet mi? Akıl ve bilim mi, hurafeler mi? Renkler mi, siyah, sadece siyah mı? Neşe mi, silah, sadece silah mı? Abartıyor muyum? Belki de. Ama bundan yıllar sonra İran’daki kadınlar gibi sadece başımı açabilmek, sadece adalet istemek, sadece özgürlük için ölümüne mücadele etmek mi, mücadele etmeden ölmek mi diye düşünmek istemiyorum.

Madem bir göreve talip oldunuz, hakkını vermek zorundasınız. Bana öyle geliyor ki, 2023 seçimlerinde sadece iktidarın değişmesi için değil, muhalefetin değişmesi için de oy kullanacağız. Son on yılda edindiğimiz tecrübe, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılında yepyeni politikacılara ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.