Onların sözleri, onların evleri, onların ölüme yürüyüşleri ve onların geride bıraktıklarıdır bu toprakların hazin hikâyesi. Ah gariban Anadolu’nun yoksul ve sahipsiz çocukları… Siz tutuyorsunuz her tarafından çürümüş bu devleti ayakta. Ya size reva görülen yoksulluğa göğüs gererek ya da size biçilen kefeni tereddütsüz giyerek…
Bildiğimiz, anladığımız ve inandığımız kadarıyla insanın bir ömrü var. Ve bu kısa ömürde nisyanla maluliyeti delip geçen çok az acı var. Evlat acısı sanırım içlerinde en ağırı. Hal bu iken, 12 vatan evladını daha toprağa verdik. Mekanları muhakkak ki cennet; Allah geride kalanlara sabır versin, dayanma gücü versin. Zira zor, çok zor.
Milleti devlete borçlandırıp, diyetini milletin evladı ile ödetmek siyasetin rutini olmuş. Cinayeti gözleri ile görseler, şahitlik etmemek için gözlerini yumacak kadar korkak olanlar “milletin vekili” olmuş. Mesuliyet almaktan bigâne mahcup olmaktan uzak bu sözüm ona vekiller esasında milletin kamburu olmuş.
Hem yüzsüzler hem iki yüzlüler. Hiç mi hicap duymaz insan? Mehmetçik vatan için ölümü göze alıyor. Dün de aldı yarın da alacak elbet. Peki onları ölüme gönderen kifayetsiz muhterisler kendi evlatlarını ölüme göndermeyi göze alabilirler mi? Tezkere için umursamadan ve titremeden kalkan elleri kendi evlatları olsa mevzu bahis yine böyle hızlıca kalkacak mı? Peki ya kendileri? Kendileri gidebilir mi ölüme vatan için? Hadi ölümü de geçtim, koltuklarını kaybetmeyi göze alabilirler mi vatan için?
Örgütlü riyakârlık ve topyekûn çürümüşlük kuşatmış bu milleti dört bir taraftan. Aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyık, ne yapacak kime sığınacak bu millet kendinden başka? Devlet çürümüş, siyaset kokuşmuş.
Devlet adil olduğu sürece güçlüdür, siyaset millete hizmet ettiği nispette muteberdir. Asker kurşun atar vatan için. Peki siz ne yaparsınız vatan için milletin vekili denilen zevat? Ne yaptınız bunca sene? Yas istismar edilir mi yahu? Bir de bunu Türklük, Türkçülük adına yapıyorlar. Türklüğün şahsı manevisi binlerce yıllık tarihinde sizden daha düşüğünü görmedi bilesiniz! Milletin milli-dini duygularını istismar etmek dışında ne sözünüz var ne icraatınız. Kalbiniz çürümüş sizin.
Bu kirli savaşın bitmesi için milletin evlatları asker oldu sınırı, polis oldu şehri korudu. Olmadı gitti öğretmenlik yaptı, doktorluk yaptı. Çözüm süreci dediniz; kafasına yatan destek verdi, yatmayan da belki hayır olur bu işte dedi ses etmedi. Herkes bir şeyler yaptı, yapmaya çalıştı da bir tek siz kuru, kirli hamaset dışında bir şey yapmadınız.
Sizler acıyı hissetmiyor bu yüzden de içselleştiremiyorsunuz. Hissediyormuş gibi yapıp milletin kanı üzerinden iktidarı ayakta tutmaya ya da ona ortak olmaya çalışıyorsunuz. Zira aksi halde bu acıyla yaşanmaz, bu acı üzerinden siyaset yapılmaz. Kösele suratlı oldunuz, utanmayı unuttunuz.
Samimi olan kalp, acıyı hisseden kalp bu kayıpların altında ezilir. Ezilir ve bir daha yaşanmaması, bitmesi için elinden geleni yapar; hamaset destanları yazacağına yitip giden her bir canda kahrolur ve Mehmet’in sağ salim anasına, yuvasına, karısına veya çocuğuna dönebilmesi için var gücüyle mücadele eder ama ne gezer sizde o yürek.
Sizlerin tek bildiği telefon tuşlarına basarak Türk bayraklı bozkurtlu emoji ile tweet atmak ya da bana mısın diyen aktörlere taş çıkaracak şekilde rol kesip söz söylemek. Sizlerin bir dakikasını alan bu taziye mesajları anaların, babaların, evlatların ve eşlerin bir ömürlük acısı. Pişkinliğin böylesine tahammül etmek kolay değil.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Omuz omuza vuruşması gerekenler karşı karşıya çatışıyorsa; bu bizim gerçeğimiz değil de bize dayatılansa, kardeşi kardeşe kırdıran bu düzene dur dememek, diyememek niye? İlle de barış diyememek niye? Acıları sahiplenememek niye? Masum değiliz hiç birimiz. Bu millet bunca acıya, yoksulluğa rağmen iyi dayanıyor.
Siyaset, daha doğrusu siyasetsizlik milletin başındaki en büyük musibet. Acılara acı katan, maddi manevi kayıplara neden olan kahrolası kayıtsızlık ne zaman biter, buna kim dur der? Çıkar elbet birileri. Bu millet kendi göbeğini kendi kesmesini bilir, malum kurdun ensesi kalındır. Başımız sağ olsun…