Berrin Sönmez yazdı: İktidarın vahşi kapitalizme ve modern öncesine dönme girişimi

AKP’nin 23 yıllık iktidarında yapılan Anayasa değişikliği (sanırım 15-16 kez) sayısına yakın bir başka değişiklik de eğitim sisteminde gerçekleştirildi. Sık değişimin sakıncalarını en iyi bilmesi gereken Bakan Yusuf Tekin ise eğitimde sistem değişikliğinin hızını arttırmak ister gibi görünüyor.

Bakan Tekin, statükoyu korumanın ve “Öyle devam edelim, olduğu gibi kalsın” demenin hiçbir fayda getirmeyeceğini belirterek, “Dünyada eğitim-öğretim süreçleriyle ilgili inanılmaz hızlı bir değişim yaşanırken biz hâlâ 1970’li, 1980’li yıllardaki gibi sizlere bilgi yüklemeye çalışan, size ısrarla ‘Şunu da öğrenin, bunu da öğrenin’ diye ders kitaplarına, müfredata koyan bir mantıkla hareket edersek çağı ıskalamış oluruz” dedi.

Bakanın 16 Mayıs 2025 tarihli 2. Öğrenci Çalıştayı’nda sarf ettiği bu sözlerini, Şubat 2025 tarihli Maarif Platformu raporunda yer alan önerilerle birlikte değerlendirmek yerinde olur. Ne de olsa bizim tarikat-cemaat vakıfları dediğimiz, kendisinin STK dediği yapılardan oluşan platform, Maarif Modeli adlı yeni sistemin kurucularından.

Bakan Tekin 1970 ve 80’leri işaretle zihinleri manipüle ederken gerçekte kurulan sistemin henüz iki yılını doldurmadığını pekâlâ biliyor. Ama sevdiği STK’ların (!?) değişim ihtiyacı gelmiş olmalı ki son rapora siyaseten zemin hazırlama gayretine girmiş. Eğitim süreçlerinde yaşanan hızlı değişimden kastı ise anlaşılan teknolojik gelişimlerin eğitim araç gereçlerine yansımasından ibaret. Ki bu durum sistem değişikliğini gerektirmez; yeni araç gereçlerin bakanlık tarafından okullara gönderilmesi yeterlidir. Tabii bu yeni araç gereçleri gönderirken pakete biraz da sabun ve temizlik malzemeleri eklerse harika olur.

ortaokul
İktidarın vahşi kapitalizme ve modern öncesine dönme girişimi

Son köklü değişiklik 2012’de

Maarif Modeli’nden önceki son köklü eğitim sistemi değişikliği 2012 yılında yine AKP iktidarı tarafından gerçekleştirilmişti. Malum 4+4+4 sistemi yine AKP çoğunluklu bir TBMM Komisyonu kararı ile 11 Mart 2012’de kabul edildi. Sistemin kabulü, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor komisyonlarının ortak kararıydı.

Pedagojik açıdan bu yaş baremlerinin yaratacağı sakıncaya ilişkin eleştiriler hiç dikkate alınmadı. Fiziksel mekanın ortak kullanımı açısından gelişim psikolojisinin önerileri de hiç dikkate alınmadı. Tüm eleştiriler iktidar tarafından kategorik karşıtlık çuvalına dolduruldu. Ve şimdi 13 yıl sonra tarikat-cemaat-vakıf ve derneklerin de bulunduğu Maarif Platformu, 6 Şubat tarihli raporuyla 4+4+4 sistemini eleştirmiş. Değişiklik istiyor. Bu değişiklik, zorunlu öğretim sisteminin hak kaybına yol açtığı iddiasına dayanıyor. Üçüncü 4 yıllık baremin kaldırılmasını 15 yaşından gün almış çocukların istemedikleri takdirde zorla okula gönderilmesini hak ihlali gibi sunuyor. Sermayenin ihtiyaç duyduğu eleman olarak görüyor çocukları. MESEM sisteminin genişletilmesini, çalışmak isteyen çocukların haftada bir gün ama günde 10 saat teorik ders almasını öneriyor. 

İktidarın vahşi kapitalizme dönme girişimi

Çocukları köle işçiler olarak kullanma önerisi kurnazlıkla aile yılına da bağlanmış. Zorunlu öğretimin 12 yıl olması evlilik yaşının yükselmesine sebep oluyormuş. Maarif Modeli adıyla kendi kurdukları sistemi eleştirenleri kategorik karşıtlıkla suçlarken kendileri de 4+4+4 sistemini değiştirmeyi gerekli görüyorlar. Fakat Maarif Platformu’nun gerekçeleri çok farklı. Modernleşme öncesi çocuk işçiliğin normal olduğunu ve günümüzde çocukların zorunlu eğitimle çalışma yaşamından uzak tutulmasının, sermayenin eleman ihtiyacını karşılamakta zorlanmasını eğitime bağlıyorlar. Ve tabii ki devletin eğitim masraflarını azaltacak şekilde zorunlu öğretim süresinin kısaltılmasını istiyorlar. Vahşi kapitalizm dönemindeki çocuk işçiliğini, çocukları köle olarak çalıştırmayı bugünün Türkiye’sine dayatıyor. Sermaye ve devlet çıkarı için insanı, çocuğu feda etmeyi gerekli gören tarikat-cemaat vakıfları oturmuş resmen inci tanesi gibi dizmişler rapor adı verdikleri bu paçavrada.

Patriarkal sistem iktidarın dini oldu

Çocukları köle işçiler yapmak isteyen bu raporun bir benzerini de Memur-Sen 2021 Temmuz’unda kadınlar için hazırlamıştı. “İstanbul Sözleşmesi’nin feshi yetmez” demişlerdi. Feminizmi cinsiyetçilik olarak, ataerkil cinsiyet rollerini yaratılış olarak tanımlamıştı o rapor. 6284 sayılı şiddetle mücadele yasasının ve bu yasaya bağlı tüm mevzuat ve uygulamanın iptal edilmesi isteniyordu raporda. Üstelik bu kadarla da yetinmedi Memur-Sen. Osmanlı modernleşmesine kadar geri gidip 1917 Aile Hukuku Nizamnamesi ile aile yapısının “bozulduğunu” iddia etti. Osmanlı’nın bu son kanunu kaynağını Ahmet Cevdet Paşa tarafından toplanmış hükümleri içeren Mecelle’den aldığı için bu raporla 19. yüzyılın ilk yarısındaki kadının konumuna dönülmesi teklif edilmişti, demek yanlış olmaz. Nitekim iktidar da yasaları, mevzuatı kaldırmasa bile uygulamayı durdurdu. Hatta toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının kullanılması yasaklandı. Kısacası patriarkal sistem iktidarın dini oldu. Sermayenin ve devletin çıkarı için kadınlar, çocuklar, LGBTİ+’lar erkek egemen sisteme kurban edilmek isteniyor. Ülkemizde ve dünyada yükselen otoriter yönetimlerin giderek daha sert uygulamalara yönelmesi bile eşitlik ve özgürlük mücadelesini durduramaz. Çünkü cinsiyet eşitliği tarihin en eski, en yaygın, en haklı mücadelesi ve adaletin gereğidir. İnsan hakları hukukunu tersine çevirmeye çalışanların sonu er ya da geç hüsran olacak.

Peki, AKP’nin cumhurbaşkanı adayı kim olacak?

Cumhurbaşkanı Erdoğan Macaristan dönüşü uçakta bir kere daha “sivil anayasa” söylemine geri döndü. Bu defa kendisinin tekrar seçilmek gibi bir önceliği olmadığı mealindeki sözleri kafa karıştırıcıydı. Yeni ya da sivil anayasa söylemi daha önce yaptığı değişiklikleri düşündürüyor. Kendi yaptığı değişikliklere bile uymayan iktidar -eğer yapabilirse- bu defa anayasaya uyar mı, sorusu herkesin aklındadır sanırım. Çünkü tıpkı eğitim sistemi gibi anayasayı da yaz-boz tahtasına çevirdiler. Bozamadıklarında da zaten yok sayıyorlar. Rakiplerini yargı sopasıyla tehdit eden bir iktidar kendi içinden Erdoğan dışında bir aday üzerinde uzlaşabilecek mi?

İktidarın vahşi kapitalizme ve modern öncesine dönme girişimi

Yıllardır CHP’nin adayı kim olacak sorusuna cevap arayan troller şimdi oturup düşünsünler AKP’nin adayı kim olacak? Gerçi uçakta sarfettiği bu sözler karşısında Devlet Bahçeli ya da İbrahim Tatlıses’in devreye girip “etme, gitme, bizi bırakma” yakarışlarıyla kendisini tekrar aday olmaya ikna edeceğini umuyor da olabilir. Ya da uçakta söylenen sözler nasılsa havada kalmıştır. Bir başka ihtimal de mevcut koşullarda istediği anayasa değişikliğini yapamayacağını biliyor olmasıdır.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.