Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alphan Telek yazdı: Dar kitle partisine karşı – Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışı, Kürtler ve yoksullar

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışı bu hafta çok konuşuldu. Her zaman olduğu gibi kamuoyunda bu çıkışla ilgili siyah ve beyaz iki ayrı okuma yapıldı. Bir yanda bu hamlenin zamansız olduğunu düşünen ve dolayısıyla ekonomi kötü giderken başörtüsünü gündeme getirmenin ivme kaybettirdiğini ve iktidara yeni bir moment kazandırdığını söyleyenler var. İkinci bir kesimse bu adımın son derece zamanlı olduğuna ve siyasal iktidar için bu söylemin gerekliliğine işaret edenlerden oluşuyor. 

Ben meseleye merkez siyaset inşası ve iktidara giden yol üzerinden bakmak gerektiğini düşünüyorum. Dar bir kitle ve ideoloji partisi olarak ya da cumhurbaşkanı adayının sadece bu dar kitle ve ideolojiden destek alarak iktidarı alacağı düşünülüyorsa bu büyük bir yanılgı olur. Sonuçları da 2018’e benzer. 

İktidarı almak isteyen parti ya da figürler doğal olarak merkez eğilimler sergilemek zorundadır. Herkesle diyalog kurabilir olmak merkez bir eğilimdir ancak merkezin iktidarda kurumsallaşması için herkesin taleplerinin dinlenildiği kadar seslendirilmesi ve bunlarla ilgili politika ve söylem üretilmesi gerekiyor. 

Helalleşme ve çağrı 

Kılıçdaroğlu önderliğinde CHP’nin helalleşme kapsamında başörtüsü çıkışı ile gerçekleştirmeye çalıştığı şeyin bu merkez inşası olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bunun bir iktidar stratejisi olarak başarı şansının “AKP’yi kapatacağız” ya da “Onların hepsiyle hesaplaşacağız” söylemlerinden çok daha fazla siyasal başarı şansını haiz olduğunu düşünenlerdenim.

Dahası ülkenin seküler mahallesinde yaşayanların – benim gibi – haklı endişeleri, korkuları, beklentileri olmakla beraber, bu ülkenin tek bir mahalleden oluşmadığını bilmesi gerekiyor. Türkiye kubbesi altında endişesi olmayan, yarınından şüphe duymayan kaldı mı merak ediyorum. Endişelilik ve bunun getirdiği radikallik hali ortalama vatandaşlık seviyemiz oldu. Öte yandan, Türkiye’nin bu otoriterleşme anında bunların üstüne çıkıp barış dilini kurmak ve her ne pahasına olursa olsun geleceği göstermek dönüştürücü siyasetin alanına düşüyor. İlginç olan, dünyanın her yerinde statükocu olan merkez siyasetin, Türkiye’nin bu özel anında dönüştürücü ve ilerici nitelikler sergilediğini görüyoruz. Kutuplaşmayı aşan bu siyaset biçimi ister istemez diyalogu ve farklı kesimlere “çağrıyı” gerektiriyor. Merkez inşasının burada başladığını düşünüyorum.

Bu anlamda, Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çerçevesinde özellikle muhafazakarlarla kurduğu bağ ve başörtüsü çıkışının toplumsal tabanı genişletme, bunu yaparken iktidarın tabanını daraltma adımı olduğunu düşünüyorum. 

Dahası seküler mahallede yaşayanlara laikliğin ve laikleşmenin önemli bir özelliğini hatırlatmak gerekiyor. Fransız araştırmacı Jean Bauberot laikliğin toplumsal tabanını sürekli genişletmesi gerektiğini, aksi halde onun duracağını söyler. Türkiye’de de laiklik, toplumsal tabanını genişletme iddiasından vazgeçip kimlikçi ve ideolojik dar bir kitleye saplı kaldığı için durmuştur ya da ilerici niteliğini yitirmiştir. 

Bu süreç durduğunda cumhuriyetin çöktüğünü, demokratikleşmenin yavaşladığını da söyleyebiliriz. Dolayısıyla laiklik dışarıda bir yerde hazır olarak ulaşılabilecek ve insanlara dayatılabilecek bir fikir değildir. Politik kampanyaya, demokratik söylemlere ve ortaklaştırmaya ihtiyaç duyar. Tabanını genişletme şansı buradadır. 

Ancak siyasetin öncelikle dar bir kitle ile, ikinci olarak yayılma gücünü çoktan kaybetmiş ve reforme edilemeyen bir ideoloji ile ve üçüncüsü farklı kitlelere ulaşan ortak söylemler olmadan yapılabileceğini düşünen endişeli ve tepkisel seküler bir kesim var. Bu stratejinin sonunun hüsran olduğunu düşünüyorum. 

İkinci olarak muhafazakar kesimlerde ve özellikle gençlerde helalleşme söyleminin netleşmesini ve somutlaşmasını isteyenlerin varlığı da ortada. Beklenti doğdu ve bu beklenti iktidar seçmeninde alternatif arayışına işaret ediyor. Erdoğan’ın öfkesinin buna olduğunu düşünebiliriz.

Kürtler’in desteği olmadan, muhafazakarlara seslenmeden iktidar olmak

Kılıçdaroğlu merkez inşaasında ayrıca sadece muhafazakarlar konusunda da söylem üretmiyor. Kürtler arasında inşa ettiği CHP’nin yeni ve farklılaşan algısı ona Kürt büyükşehirlerinde önemli bir destek sağlıyor. Rawest’in Güneydoğu’da yaptığı araştırmalar CHP’nin oylarının yüzde 2’lerden yüzde 10’lara çıktığını gösteriyor. Bu bir maksimum oran da değil yükselen bir eğilim var. Oylar HDP’lilerden değil merkez arayışında olan muhafazakar Kürtler’den geliyor. Dahası, Selahattin Demirtaş’ın son dönemde Kılıçdaroğlu hakkındaki olumlu sözleri de liderler seviyesinde önemli bir gelecek algısına ve bir merkezleşme ihtimaline işaret ediyor. 

Seküler mahallenin bazı kesimlerinin Kürt desteği olmadan da seçimin kazanılması ihtimalini seslendirdiğini biliyoruz. Öyle bir kesim var ki Kürtler’in desteği olmadan, muhafazakarlara seslenmeden başarı geleceği hayalini görüyorlar. Sanırım Erdoğan ve 2002’den bu yana adım adım ördüğü siyasal rejimin üyeleri bunu bir lütuf olarak görüyordur. 

Türkiye’nin son 10 yılına bakıldığında merkez inşasının ve siyasal başarının bir başka ayağının ise yoksullar olduğunu biliyoruz. Derin yoksullar ve yoksullaşan orta sınıfların varlığı, merkez inşasında ve iktidar stratejisinde bu kesimlere yönelik söylemi zorunlu kılıyor. CHP tarihinde ilk defa CHP Yoksulluk ve Dayanışma Ofisi’nin oluşturulması ve politika çabalarının yoğunluk kazandığını biliyoruz. 

Bütün bunlara baktığımda ve kısa kesecek olursam Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışının diğer politik adımlardan ve bakıştan ayrı olarak tek başına ele alınamaz olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan tutarlı bir adım olarak görüyorum. Dahası laikliğin yaşaması için toplumsal tabanın genişlemesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Siyasette mesele azınlık (Menşevik) olmak mıdır, yoksa çoğunluk (Bolşevik) olmak mıdır, sanırım bunun siyasal cevabı ile bedellerini sayısız kere deneyimledik.  

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.