Gürkan Çakıroğlu yazdı: Kürtlerin de devleti isek…

Basit bir soru ile başlayalım; Suriye’de Fırat’ın doğusunda 2 milyon Kürt yerine 2 milyon Türkmen yaşasaydı Türkiye’nin bölgeye karşı tavrı ne olurdu? Bu soru Türkiye’nin Kürtlerin de devleti olduğu iddiasına yönelik söylemde turnusol kâğıdı işlevi görüyor. Türkiye gerçekten Kürtlerin de devleti mi? Eğer cevabımız evet ise Suriye’ye HTŞ üzerinden değil PYD üzerinden müdahil olmamız gerekmez mi?

“Terörist” ve “terör örgütü” yaftasının ne kadar suni, sanal ve siyasi olabileceğini HTŞ’nin komutanı Ahmet Şara ile birlikte arabayla Şam gezisine çıkan MİT Başkanı İbrahim Kalın ve yine Şara ile Şam’da görüşerek onunla ilk diplomatik teması kuran İngiltere, el birliği ile bir kez daha gösterdi bizlere.

Hal bu iken İbrahim Kalın iki büyük fırsat kaçırdı Suriye ziyaretinde; birincisi Şara ile görüştükten sonra derhal Rojava’ya geçebilir ve PYD’nin eş başkanı Salih Müslim ile de görüşebilirdi, ikincisi Emevî Camii’nde namaz kıldıktan hemen sonra onun yanı başında olan Selahattin Eyyubi’nin kabrini ziyaret edebilirdi. Lakin ikisini de yapmadı, yapamadı. Vizyon eksikliği mi basiret bağlanması mı yoksa cesaret yoksunluğu mu bilemem.

Hakan Fidan ise gerek bunca yıllık birikimi gerekse de konumu itibari ile bu süreçte yapıcı ve kurucu anlamda en önemli aktör olması gerekirken kendisinden hiç beklenmeyecek derecede acemi söylemlerde bulunuyor. Merak ediyorum Hakan Fidan değil de Ümit Özdağ olsa idi Dışişleri Bakanı acaba ondan farklı ne söylerdi? Spot ışıkların önünde olmaya alışamadı mı, siyasi pratiği öğrenemedi mi yoksa Çözüm Süreci’nin bagajını boşaltma arzusunda mı bilemem.

Ama bildiğim bir şey varsa o da iktidarın Donald Trump’ın tuzağına düşmemesi gerektiği. Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “öven sözleri” onu gerçekten iyi tanıdığını gösteriyor. Zira onu can damarından yakalıyor. İktidarın sürece dair iştahı anlaşılabilir ama iştah frenlenmezse şehvete dönüşebilir ki bu da telafisi mümkün olmayan hatalara yol açabilir. Şara kıymetlidir ama Mazlum Abdi yok sayılarak tüm yumurtalar ona yüklenirse ikinci bir Şerif Hüseyin vakası ile baş başa kalabiliriz.

Evet, Türkiye’nin Suriye’ye ve Suriye’de kurulacak yeni rejimin yapısına doğrudan müdahale hakkı var. Zira Türkiye Kürtlerin de devleti ve Suriye’de, özellikle de Fırat’ın doğusunda hatırı sayılır bir Kürt nüfus var. Bu sebeple Fidan-Kalın ikilisinin söylem ve eylemleri Türkiye’nin elini zayıflatarak; ilkel Kürt milliyetçiliği peşinde koşanları fazlasıyla memnun ediyor ve Kürtleri İsrail’in kucağına itme çabalarına malzeme veriyor.

Bu ezberleri, ucuz hamasi söylemleri onlara Sayın Recep Tayyip Erdoğan dayatıyor olsa bile bu kabul edilemez. Sayın Devlet Bahçeli dışarıdan Tayyip Bey’i nasıl ikna ediyorsa onların da içeriden ikna edecek kabiliyete sahip olmaları beklenirdi. Her iki isim de şimdiye kadar maalesef hayal kırıklığı. Umarım bundan sonrası için daha nitelikli politikalar görürüz. Ayrıca madem “Türkiye Türkiye’den büyüktür” Sayın Cumhurbaşkanı, o vakit o büyüklüğe yakışır şekilde kapsayıcı ve kucaklayıcı bir yaklaşım iktiza etmez mi?

SDG’nin komutanı Mazlum Abdi görüldüğü kadarıyla Türkiye’ye dair olabildiğince yapıcı bir dil kullanmaya ve “endişeleri” gidermeye yönelik hamleler yapıyor. Abdi şüphesiz Abdullah Öcalan’ın “Birilerinin Kürtleri devletleştirme çabaları var, bu tuzağa düşmemek lazım. Kürtler Türkiye’de mevcut devlet yapılanmasında örgütlenmeli. Aynı devlet içerisinde ama eşit yurttaşlık paydasında. Kürtleri İsrail’in uydusu olarak tasarlayanlar var, Kürt ulus devleti üzerinden tüm Kürtleri teslim almak istiyorlar…” söylemlerinin bilinciyle hareket edecektir.

Türkiye yüzyılı; Suriye’de federalizm, Irak’ta konfederalizm ve Türkiye’de demokrasi ile inşa edilebilir. Bu yüzyıl hürriyet, müsavat, kardeşlik temelinde ve adalet sütunları üzerinde yükselecek. Türkiye’nin yükselişi Likud’a düşüşü ve Ortadoğu coğrafyasına barışı getirecek.

Türkiye eğer doğru adımları atabilirse Suriye’de Kürtler üzerinden Nusayrilere ve Dürzilere ulaşıp onların da endişelerini giderip, haklarını garanti altına alan demokratik bir rejimin inşasını sağlayabilir. Bunu yapmamız halinde birilerinin Büyük Ortadoğu Projesi hayali de paramparça edilmiş olur.

Korku, kibir ve kompleksin bizi esir almasına izin vermeyelim. Gerekeni yapmaktan çekinmeyelim. Sayın Özgür Özel’in “Vikingler…” çıkışının ne kadar sığ ve şovenist kaçtığı, bunun da Devlet Bey’in kuşatıcı söylemini ne kadar kırdığı ve kışkırttığı ortada. Rüzgâr eken fırtına biçiyor. Kürt meselesinin çözümünü iç siyasetin gündelik çıkarlarına kurban etmeyelim.

Sayın Özel’den beklenen “HTŞ’ye de terör örgütü deniyordu ama bakın görüşüldü, o vakit PYD ile de görüşülsün CHP buna engel olmaz, destekler” demesiydi. Zira bunu söylemesi hem Kürt meselesinde çözümün tahkim edilmesine hem de iktidarın ürkekliği üzerinden atmasına neden olacaktı. Bu fırsat da CHP adına kaçtı.

Suriye’de kim kazanacak? Henüz belli değil. Cevabını Türkiye Cumhuriyeti belirleyecek. Belki de asırlar sonra ilk defa ipler bizim elimizde. Biz dayatılan ezberleri bozar, vurulan prangaları kırarsak Türk-Kürt ittifakı özelinde Türkiye yüzyılı inşa edilecek ve sadece bizler değil bütün Ortadoğu-İslam dünyası kazanacak. Aksi halde ise ölümü beklemenin ötesine geçerek onu arayan şehit Yahya Sinvar’ın paramparça ettiği Likud can bulacak ve kazanacak.

Evet, Türkiye Kürtlerin de devleti ise söylenmesi gereken sözler, atılması gereken adımlar belli. Türkiye’nin tarih boyunca farklı farklı müttefikleri olmuştur, olacaktır. Ama kardeşi, yoldaşı, kader arkadaşı birdir tektir o da Kürtlerdir. Bunun bilinci ile hareket edersek hep beraber kazanacağız; aksi halde bizi ayrıştırıp, ayıklayıp, akamete uğratacaklar.

Şanlı Türk’ün Orta Asya steplerinde başlayan destansı yürüyüşü yeni bir eşikte. Azamet mi akamet mi? Top Ankara’da. Kararı Washington veya Tel Aviv ya da Moskova değil, Ankara verecek. Ve bu karar sadece önümüzdeki 100 yılı değil muhtemelen gelecek 1000 yılı belirleyecek.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.