Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alphan Telek yazdı: Kararsız seçmenin talebi – Muhafazakârlık mı muktedirlik mi?

2023 yılında yapılacak seçimler Türkiye’nin yönünü, gidişatını ve aynı anlama gelmek üzere sosyal tercihlerini bütünüyle değiştirebilecek bir seçim. Eğer baskın ve erken seçimle karşılaşmazsak 2023 seçimleri Türkiye’nin son 20 ve hatta son 40 yıllık politikalarında ve sosyolojik eğilimlerinde yeni bir dönem yaratmaya aday.

Bu süreçte görüyoruz ki toplumsal ve siyasal muhalefetin geniş bir kesiminde 31 Mart 2019 seçimlerine kadar yer etmiş olan “asla gitmezler – alternatifleri yok” inancı, “kesin gittiler – alternatifi kalmadı”ya doğru bükülmüş durumda. Muhalefet açısından zafer algısı olarak adlandırabileceğimiz bu bükülme kendi başına oldukça zararlı. Rehavete neden olmakta ve toplumsal mobilizasyon ile aday tartışmalarının sağlıklı yaşanmasını engellemekte. Ancak öte yandan kendi bünyesinde çok önemli başka bir gerçeği de barındırıyor: İktidarın muktedir algısının sadece muhalif kesimlerde değil ama aynı zamanda iktidar seçmeninde yok olduğuna.

Türkiye’nin üçüncü büyük partisi: Kararsızlar

Ekonominin kötü gidişatı, yönetimsel beceriksizlikler, bunların toplumun büyük kesimini giderek daha fazla etkiler hale gelmesi, iktidarın işleri çözen, yapan, eden muktedir görüntüsüne büyük zarar verdi. Ancak buna paralel olarak, muhalefet bloğunun muktedir algısı doğmuş değil. Dahası bu alanda çok kuvvetli şüpheler var. Bu yüzdendir ki iktidarda çok büyük bir çözülme var ancak iktidardan kopanlar muhalefete değil kararsızlar arasına düşüyor.

Şu an kamuoyu anketlerinde kararsız kitleye düşenlerin oranı yüzde 20 ile yüzde 25 arasında görünüyor. Kısacası parti kursalar Türkiye’nin en büyük üçüncü partisi olabilirler. Siyasal temsilcileri onları Türkiye’nin dönüştürücü gücü haline bile getirebilir. Bu yüzden 2023 seçimleri Türkiye için nasıl bir hayatilik taşıyorsa, kararsız seçmenin varlığı ve dahası AKP-MHP blokundan kopup bu havuza düşebilecek olanların potansiyeli de büyük bir hayatiyet barındırıyor. Doğal olarak bütün hesaplar bu kararsız kitlenin oylarını almaya yöneliyor.

İlk bakış tuzağı

Ancak bu kitlenin AKP-MHP’den geliyor oluşu muhalefetin temsilcilerini bir “ilk bakış” ve “ilk değerlendirme” hatasına düşürüyor. Fransız sosyal bilimlerinde son derece etkili isimlerden biri olan Gaston Bachelard, görüntünün çok canlı olduğunun ama aldatıcı olduğunun altını çizer. Tabii görüntüye odaklanılınca bilimsel derinlik de sağlanamıyor. Siyasette de görüntülere, klişelere ve kabullere odaklanılınca arzu edilen başarı gelmiyor.

Cumhur İttifakı’ndan kopan, çözülen ya da halihazırda negatif desteğini sürdürenlerin muhafazakâr-milliyetçi olduğu ve bunu talep ettikleri inancıyla hareket ediliyor. Yani tahmin ediyorum ki, “Biz AKP’den daha çok ya da AKP ile aynı oranda muhafazakâr-milliyetçi olduğumuzu gösterirsek kendilerini evinde hissederler ve bize yönelirler” diye bir öngörü hakim muhalefette.

Ancak devasa kararsız kitle, iktidar bloğu son yıllarda daha az muhafazakâr ya da daha az milliyetçi olduğu için değil, bu blok daha az muktedir olduğu için buradan kopuyor. Muktedir kelimesi kökeni itibariyle gücü yetmek, ölçü ile yapmak ve planlamak anlamlarını taşır.

Muktedir olmak ve “başarabiliriz” hikayesi

Ne olursa olsun AKP, 2002 sonrasında kuvvetli bir politik söylem, parti örgütlenmesi ve meşruiyetle yol aldı. AKP’de parti içinde Erdoğan haricinde kuvvetli isimlerin varlığı sadece İstanbul ve Ankara’da değil Anadolu’nun farklı kentlerinde büyük bir kümelenme yaratmıştı. Bu kümelenmeye dahil olanlar, yaşadıkları sorunları çözdürebiliyorlardı. Dahası AKP yerel, ulusal ve küresel düzlemde bir hikaye üretmişti ve insanları da bu hikayenin bir parçası yapmıştı. AKP 2000’lerden 2015’e kadar bu hikayeyi derinleştirdi. Göreli ekonomik başarı ve kredili refah stratejisi de bunu destekledi.

Ancak 2015 sonrası kendini tehlikede hisseden iktidar, Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile muktedir olmayı ilelebet kılmak isterken tam tersi bir etki yarattı. AKP’nin ve yanında konumlananların muktedir gerçekliği ile imajını alt üst etti. Artık karşımızda yapabilir, başarabilir bir iktidar yok, dahası bu yeni öznenin yerel, ulusal ve küresel bir hikayesi ve sunacağı bir kimlik de kalmadı. Seçmen çözülüşü ve kopuşunun arkasında bu var.

Muhalefet tüm bu sosyolojik derin süreçlere değil, görüntüye bakarak daha muhafazakâr olduğunu göstermek istiyorsa büyük bir hata yapıyor ve bundan vazgeçmelidir.

Muhalefet, bunun yerine hem kararsızlara hem de tüm seçmene Türkiye’yi 2023 sonrası yönetebilir ve başarabilir duygusunu verebilmeli, kısacası muktedir olduğunu göstermeli. Hem de bunu yerel, ulusal ve küresel düzlemde dönüştürücü hikayenin de parçası yaparak. İnsanları da bu sürece ve hikayeye davet ederek ve “Biz başarabiliriz” diyerek. Çözülme o zaman bloklar arası kuvvetli yer değiştirmelere dönüşecektir.

Alphan Telek’in önceki yazıları:

İktidarın “çözülen sınıfsal tabanı” karşısında muhalefetin stratejisi var mı?

Zafer algısı – Muhalefet ve iktidar seçmenine nasıl zarar veriyor?

Büyük iktidar, küçük yatırımcı, sessiz muhalefet

“İktidar aslında gitti” – O zaman bu anketler ne anlama geliyor?

Doktorların göçü: Neden şimdi?

Çoğunluk

“Geçinemeyenler” – Öfkeli, geleceksiz ve prekarya

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.