Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alphan Telek yazdı: Özgürlükçü laiklik neden Türkiye’nin yarınıdır?

Bu başlığı bir arkadaşıma yolladığımda verdiği cevap şu oldu: “Bunu insanlara açıklamak zorunda olmak… ve bunu okuması gerekenlerin de asla okumaması…” Türkiye’de laikliğin politik taraftarlarının neden farklı kesimlere ulaşamadığını gösterir bir cevap bu. Seküler mahallenin aydınları zannediyorlar ki ürünü bir kez ortaya koyduğumuzda herkes onu alacak. Doğru ya, insanlığın geliştirdiği en ileri düşünsetlerinden birini açıklamaya gerek mi var?

Oysaki bir fikri var eden her zaman insanlar ve onların emeği olmuştur. O yüzden laiklik kağıt üzerinde tarihte her zaman ileri bir kavram olsa da bulunduğu coğrafyada girdiği politik kap ve o kabı taşıyan insanların şekillendirmesinden payını almıştır.

Bu yüzden dünya tarihinde tek bir laiklik yoktur, ne kadar uygulama varsa o kadar farklı türde laiklik bulunur. Laikliğin Türkiye’deki gelişimi de doğal olarak bulunulan siyasi kültürden, devlet-birey-toplum ilişkisinden nasibini almıştır. Haliyle laiklik Türkiye’deki siyasal sisteme hakim olma, devlet kaynaklarına el koyup kendi yandaşlarına dağıtma gibi temel eğilimlerden etkilenmiş ve kabın şeklini almıştır.

Bu yüzden, laiklik deyince bir kaşını kaldırıp bakan insanların toplumsal hafızasında aslında laiklik değil geçmiş siyasi hesaplaşmalar, siyasi oyunlar, baskılar, yalanlar ve tekelciliğin tarihi vardır.

Mevcut siyasal ve toplumsal kutuplaşmalar da bu algı üzerinde şekillenmiştir. Hele ki kimlikçi bir çağda. Dahası işleri güçleri oy kazanmak olan siyasal elitlerin bir kısmı mutlaka ve mutlaka bu ayrımlardan faydalanarak siyaset yapmışlardır. Kabilesini ve mahallesini iktidara taşımak, hayatta tutmak, gücünü pekiştirmek için.

Ne yazık ki bu kutuplaşmalar belli bir seviyeye geldiğinde ve bu elitlerden bazıları azınlıkta kaldığını düşündüklerinde sorunun kaynağında olduklarını düşündükleri fikri yani laikliği seslendirmez oldular. Laiklik Türkiye’de muhalefetin pek çok kesimi için son zamanlarda böyle bir hal aldı. Ne kadar derin ve hayati bir konuyu kaçırdıklarının farkında değiller.

Genel kabul laikliğin dile getirilmesinin dahi Türkiye’de muhalefete destek kaybettireceği ya da kararsız havuzundan destek çekemeyeceği yönünde. Bu bir yanılgı.

15 Temmuz’da olanlar, insanların cemaat yurtlarına güvenmeyişi (Metropoll’e göre yüzde 80 “çocuğumu cemaat yurduna göndermem” diyor), Türkiye’de İslamcılığın iktidardayken yaptıkları ve dini kullanma biçimleri büyük bir şüphe yaratmış durumda. Artık her gün kulağımıza çalınan ya da anketlerde çıktığını gördüğümüz genç muhafazakârların sorgulamalarını nereye koyacağız?

İktidar mahallesinde vaat edilenle gerçeğin, söylenenle yapılanın arasında dağlar kadar fark ve boşluk oluştu. Bu boşluğu insanların şüpheleri dolduruyor, şimdilik. Ancak dönüştürücü bir siyaset, bir çıkış arayan bu şüpheci akıllara bir yol gösterebilir. Özgürlükçü laiklik, demokratik bir Türkiye için neden elzemdir? Bunu yeni bir üslupla bütün Türkiye’ye anlatmak gerekir. Hınçla, hırsla, agresiflikle, mahallecilikle değil. Demokratik bir ülke için, bu ülkenin gelecek nesilleri için. Bu ülkenin Lübnan ve Irak olmaması için.

O yüzden bugün İslamcılıkla yorulan Türk siyasal sisteminin yeni bir hikayeye ihtiyacı var. Ancak yeni hikayeyi yeni kadrolar yeni bir üslupla anlatırsa demokratik Türkiye hayali gerçek olabilir. Muhalefetin rolü keşke daha basit olsaydı.  

Eklemek gerekir ki bir siyasal sistemde hedef laiklik olamaz, laiklik bir altyapı ve dildir. Siz büyük sanatçılarınızı, yazarlarınızı, toplumun bir kesimini dini referanslarla tehdit edenlere karşı onların üslubu ile yanıt verip aynı kişileri benzer yöntemlerle koruyorsanız burada dilinizi de, aklınızı da karşı tarafa çoktan vermişsinizdir. Bu da siyaset değil siyasetsizliktir. Hem de devlette şansını denemiş, yorulmuş bir akıma karşı.

Eskiler gibi konuşmak zorunda değil kimse. Ama altını çizelim:

Afganistan olmayı istemeyiz.

Lübnan olmayı istemeyiz.

Cemaat toplumu olmayı istemeyiz.

Mahallerin ayrıştığı bir ülke olmayı istemeyiz.

Evlatlarımız, kardeşlerimiz sosyal bir ülkenin kendine güvenen, başarmak için kendisine şans tanınan ve burada geleceğini inşa edebileceğini bildiği, iç huzuru ve barışı olan bir ülke istiyor.

Kısacası bu kez demokrasi ile güçlendirilmiş laikliğin yani özgürlükçü laikliğin zamanı geldi. Ortadoğu’da yaşananlar da zannediyorum bunun en iyi göstergeleri. Bir Ortadoğu ülkesi olmak istemiyorsak bazı değerlerimizi ve siyasal sistemimizi yeniden ele almalıyız. İktidar yapmıyorsa muhalefet bunu yapmalı. Oy kaygısı ile hareket etmek üstünde olduğumuz halının altımızdan çekilmesi olur.

O yüzden yeni bir yorum ve üslupla dile getirilecek olan laiklik bütün mahalleri kaynaştırabilecek olan bir fikirdir. Türkiye’nin yarını daha fazla mahallecilik, daha fazla cemaatçilikte olamaz. Ayrıca bunlara en çok karşı çıkanların yaptıklarının da mahalleleri ve cemaatçiliği derinleştirdiğini ve Türkiye’yi tehlikeye attığını belirtelim. Bizim bir sözümüz başka mahallenin 18 yaşındaki çocuğunun klişelerini haklı çıkarmamalı, onları yıkmalı.

Alphan Telek’in önceki yazıları:

Kasımdan ocak ayına “kırılgan zafer”: Muhalefet ve iktidar için ne değişti?

Kararsız seçmenin talebi – Muhafazakârlık mı muktedirlik mi?

İktidarın “çözülen sınıfsal tabanı” karşısında muhalefetin stratejisi var mı?

Zafer algısı – Muhalefet ve iktidar seçmenine nasıl zarar veriyor?

Büyük iktidar, küçük yatırımcı, sessiz muhalefet

“İktidar aslında gitti” – O zaman bu anketler ne anlama geliyor?

Doktorların göçü: Neden şimdi?

Çoğunluk

“Geçinemeyenler” – Öfkeli, geleceksiz ve prekarya

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.