Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Edgar Şar yazdı: İktidarın seçim planı – Bu daha başlangıç!

AKP ve MHP’nin hafta başında TBMM gündemine getirdiği seçim yasası teklifiyle birlikte iç siyaset, haftalar sonra gündemde Rusya – Ukrayna savaşının önüne geçmiş oldu. Değişiklik teklifinin açıklanmasının hemen ardından muhalif kamuoyu, muhalefetin nasıl tepki vermesi gerektiğini tartışmaya başladı. Gözlemlediğim kadarıyla mutlak ve aceleci çözüm önerilerinin hakim olduğu bu tartışmalar, değişikliğin içeriğiyle ilgili birtakım kafa karışıklıklarını da beraberinde getirdi.

Her şeyden önce bu değişiklikler Türkiye’de siyasal rejimin niteliğini ve bunun vatandaşların günlük hayatına dolaylı da olsa nasıl etki edebileceğini bir kez daha gösterdi. “Seçimli otoriter” olarak sınıflandırdığımız bu rejim tipi, seçimlerin olmadığı ya da tamamen sahte olduğu kapalı/tam otoriter rejimlerin aksine seçimleri düzenli olarak yapan ancak yarışın kurallarını otoriter iktidara kazandıracak şekilde tasarlayan bir özelliğe sahip. Buna rağmen dünyadaki örnekler bu gibi rejimlerde muhalefetin otoriter iktidarlara karşı kazanma şansının olduğunu gösteriyor. Başarılı örneklerin hemen hepsinde muhalefetin adil ve özgür bir yarışa girmediğini; rakibiyle birlikte rakibinin koyduğu kuralları da yenmesi gerektiğini idrak etmiş olduğunu görüyoruz. Nitekim seçim gününe kadar seçimin kurallarıyla sürekli oynayıp, bu kuralların uygulanış biçimini de kendi lehine yorumlayabilen bir rakibin zihnen önünde olmak ancak böyle bir idrake dayanan siyasetler bütününün tüm muhalefet bloğu tarafından koordine olarak hayata geçirilmesiyle mümkün olabiliyor.

Bu son teklif de muhalefetin başarılı olmak için sadece rakibi olan iktidarı değil aynı zamanda tüm topluma dayatılan siyasal rejimi de yenmesi gerektiğini bir kez daha göstermiş oldu. Cumhurbaşkanının kendi seçim kampanyasını hiçbir sınır olmadan kamu kaynaklarını kullanarak yürütebilecek olması, seçmen listeleriyle ilgili getirilen yeni düzenlemeler ve seçim kurullarındaki hakimlerin iktidarın tercih edeceği hakimlerin katılacağını tahmin edebileceğimiz bir kurayla belirlenecek olması bu rejimin “rekabet” yaklaşımı hakkında epey fikir veriyor. Dolayısıyla muhalefetin ne yapması gerektiği de somutlaşmış oluyor. Hiçbir şekilde adil olmayacak kampanya döneminde hem alternatif hem de konvansiyel yollarla sesini duyurmak; seçmen listelerinde olabilecek düzensizlikler için şimdiden çalışmaya başlamak; seçim günü oyları bizatihi saymak ve doğru sonuçları etkili bir şekilde kamuoyuyla paylaşmak muhalefetin yapması gerekenlerden sadece birkaçı. Nihayetinde rejimin niteliği hesaba katıldığında bu listenin seçime kadar kesinlikle uzayacağını da unutmamak lazım.

Muhalefetin, iktidarın her hamlesine karşı ne yapması gerektiğini tespit edebilmek için öncelikle bu hamleleri iyi anlamak gerekiyor. Seçim yasasında son önerilen değişiklikler aslında iktidarın daha önce yaptığı ve bundan sonra da yapabileceği hamlelerle bir süreklilik içinde. Bu hamleler içerik açısından birbiriyle tezat içinde gözükse de hepsinin amacı muhalefet partilerinin kendi içlerinde iyi-kötü yakaladıkları koordinasyonu bozmayı amaçlıyor. 24 Haziran 2018 baskın seçimlerinin ilanından hemen önce getirilen ittifak düzenlemesi muhalefetin koordine davranamayacağı varsayımına dayanıyordu. Bugün aynı yasayı değiştirirken iktidarın varsayımı yine aynı.

Bu sebeple iktidarın seçim sistemi üzerinden attığı adımlar, muhalefetteki aktörlerden özellikle bazılarını hedef alıyor gibi gözükse de asıl hedef muhalefet koordinasyonun ta kendisi. Seçim yasasında önerilen değişiklikler, anketlerdeki durumları itibariyle henüz küçük muhalefet partileri üzerinden okundu. Halbuki bu teklif DEVA, Gelecek ve Saadet gibi partilerin milletvekili çıkarmalarını daha zor hale getiren bir hüküm içermiyor. Nitekim, anketlerdeki mevcut oy oranlarına bakıldığında bu partilerin milletvekili çıkarmaları 1961 yılından beri uygulanan D’Hondt sistemi sebebiyle zaten yeterince zor. Şu anda yapılmak istenen değişiklikle, görece küçük muhalefet partilerinin her seçim çevresinde sandalyeye dönüşmeyen, artık oylarının, ittifakın görece büyük partilerinin oylarıyla birleşerek sandalyeye dönüşmesi engelleniyor. Dolayısıyla burada hedef alınan sadece küçük veya büyük partiler değil, küçük büyük tüm muhalefet partilerinin bir arada durmalarını sağlayan motivasyon. İktidarın Mart 2018’de daha çok kendi işine yarayacağı beklentisiyle getirdiği bu düzenlemeyi muhalefet Millet İttifakı’nı kurarak nasıl kendisi için bir avantaja dönüştürdüyse, bugün de ancak bir bütün halinde koordine davranarak iktidarın bu değişiklikleri önerirken yaptığı hesapları boşa düşürebilir.

Muhalefet bloğunun geniş tabanlı olması her ne kadar demokratik açıdan çok anlamlı olsa da toplumun bu denli kutuplaştığı otokratik bir düzende bu kadar çok aktörün olduğu bir yapının siyaseten hantal olduğu iddia edilebilir. Muhalefet aktörlerin birbirlerine karşı sahip oldukları bagajlar, toplumsal destek açısından denk olmamaları ve iktidarın zor kullanan hamleleri koordinasyonu bir hayli zorlaştırıyor. Bununla beraber siyasi tarih ve dünyadan çağdaş örnekler de bu gibi rejimlerde iktidarların ancak ve ancak iktidar karşıtı bir muhalefet koordinasyonu ile yenilebileceğini gösteriyor. Dolayısıyla her şeye rağmen bu koordinasyonu başarıya ulaşana kadar sürdürmek için muhalefet aktörleri arasında ortak amaca yönelik bir irade birliği ile bu amaca giden yolun nasıl olması gerektiği konusunda bir anlayış birliği olması gerekiyor. Aynı zamanda muhalefet koordinasyonun bireysel ya da partisel menfaat ve egoya kurban edilmemesi, toplumun önünde koltuk, liste kavgası yapılmaması için aktörlerin belli bir makullük içinde davranmaları da hayati öneme sahip.

AKP ve MHP’nin oylarıyla Meclis’ten geçecek olan bu değişiklikler aslında iktidarın seçime kadar nasıl bir yol izleyeceğini de göstermiş oldu. Belli ki iktidar bloğu sıkça iddia edildiği gibi seçimleri erteleme veya hiç yapmamaktan ziyade, seçimleri kazanmak için akla gelebilecek her şeyi yapma yolunu izleyecek. Eğer düşünceleri buysa, HDP’yi kapatma ve onu hiçbir şekilde seçime sokmamak dahil daha birçok adım bu planın parçası olabilir.

Unutulmaması gerekir mi iktidar bu yolda ne yaparsa yapsın, kimi hedef alırsa alsın, asıl hedef muhalefetin önümüzdeki süreçte vaatlerini gerçekleştirmesi için hayati öneme sahip Meclis çoğunluğunu almamasıdır. İktidarın bu stratejisini muhalefet ancak koordine bir şekilde davranabilirse boşa düşürebilir. Bu noktada muhalefetin 2018’de ilk adımını atıp 2019’da başarıyla taçlandırdığı bir deneyimi var. Eğer bu deneyim yukarıda bahsettiğim irade birliği, anlayış birliği ve makullük ile birleşirse, muhalefet sahip olduğu moral üstünlüğü koruyup iktidarın hamlelerine karşı atacağı adımları da halka daha iyi anlatabilecektir.

Edgar Şar’ın önceki yazıları:

Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa Kürtler için ne değişir?

Geçiş dönemi mi, yeni dönem mi?

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı gerçekten tamam mı?

Eksiğiyle gediğiyle altılı muhalefet masası ve HDP

 Muhalefet, Erdoğan’ın “üçüncü kez” adaylığı meselesini nasıl ele almalı?

“Şirazesinden çıkmış” kampanyalar ve muhalefetin yol haritası

Seçim gününü hayal edebiliyor muyuz?

Muhalefet masasının önceliği ne olacak?

Türkiye için yeniden demokratikleşme sahiden mümkün mü? – II

Hem CHP genel başkanı hem de cumhurbaşkanı adayı olmak

Muhalefetin 2022’si – Önce program, sonra ekip, en son da aday

Bir yıl sonu muhasebesi: Muhalefetin başardıkları ve (henüz) başaramadıkları

Seçimlerde Erdoğan’ı kim yener?

“Hele bir seçim ilan edilsin de bakarız…”

Kılıçdaroğlu, İnce’nin yaptığı hatayı yapar mı?

Ekonomik yıkım karşısında muhalefetin elinden ne gelir?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.