Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Edgar Şar yazdı: Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa Kürtler için ne değişir?

Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz hafta, CHP genel başkanı olduğu son 12 yılın en uzun ve kapsamlı Diyarbakır ziyaretini gerçekleştirdi. İki kez ertelenen ziyaret, Kılıçdaroğlu’nun bir süredir zımnen yürüttüğü cumhurbaşkanı adaylığı kampanyası için kritik bir virajı temsil ediyordu. Buna karşılık CHP bu ziyareti Kemal Bey’in “helalleşme yolculuğu”nun en önemli ayaklarından biri olarak takdim etti.

Kılıçdaroğlu’nun kullandığı anlamda “helalleşme”, Türkiye’nin Erdoğan sonrası döneme sadece iktidarı sandıkta değiştirerek değil aynı zamanda cumhuriyetin ilk yüzyılında Türkiye’de demokrasinin pekişmesini engelleyen ve her defasında farklı bir toplumsal kesimin mağduriyetiyle sonuçlanan travmalaşmış, kronik sorunları çözerek girmesini hedefleyen bir barışma projesi. Kemal Bey’e göre, bu iktidar sandıkta yenildikten sonra Türkiye’nin tarihindeki birtakım kısır döngülere girmemesi, bu iddialı projenin başarılmasına bağlı.  

Bu açıdan bakıldığında Kılıçdaroğlu’nun helalleşme projesi kapsamında gerçekleştirdiği Diyarbakır ziyaretinin Kürtler için bir hayli anlamlı olması beklenir. Ancak ziyaretten hemen önce Medyascope muhabiri Ferit Aslan’ın konuştuğu Diyarbakırlılar, açıkça bu ziyaretten pek bir şey beklemediklerini ifade ettiler. Belli ki 2015 sonrasında Kürtler arasında yaygın hale gelen “Buraya gelip oyumuzu istiyorlar, destek veriyoruz ancak bir şey değişmiyor” haletiruhiyesi Diyarbakır sokaklarında halen hakim.

Öte yandan, Kılıçdaroğlu’nun bugüne kadar yaptığı en uzun ve kapsamlı Diyarbakır ziyaretine CHP açısından son 30 yılda emsali görülmemiş bir ilgi de vardı. Bunda Kemal Bey’in “helalleşme” çıkışının yarattığı merak ve CHP’nin şu veya bu şekilde iktidara hiç olmadığı kadar yakın olmasının da etkisi var muhakkak.

Bununla birlikte bu ziyaret bazı eksikleri sebebiyle kimilerince tatmin edici bulunmadı. Kemal Bey, Kürt meselesinin varlığını kabul etti ancak bunun kapsamlı bir tanımına ya da partisinin somut olarak nasıl bir çözüm önerisi sunduğuna değinmedi. Temelde meşru olan bu eleştiri, altılı muhalefetin masasına da yöneltiliyor. Belli ki eşit vatandaşlık, kayyumlar ve seçim barajının ötesinde Kürt meselesine yönelik bir çözüm haritası muhalefetin “azami mutabakatı”nda yer almıyor. Bu çok normal. Nitekim Selahattin Demirtaş’ın Edirne Cezaevi’nde yazdığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Nedir?” başlıklı yazısında da Kürt meselesine herhangi bir referans yer almıyordu.

Buradaki esas sorun CHP’nin ve genel olarak muhalefetin Kürt meselesi konusunda yeteri kadar cesur adımlar atabileceğine yönelik güvensizlik. Erdoğan’ın siyaseten hem Öcalan hem de Kandil ile doğrudan müzakere edebilecek cesareti göstermesi, tüm eksiklerine rağmen Çözüm Süreci’ni Kürtler’in gözünde o dönemde aşılan önemli bir eşik haline getirdi. Bugün aynı iktidar farklı ortaklarıyla 90’lı yıllardakine benzer güvenlikçi politikalara dönmüş olsa da Erdoğan’ın bir zamanlar aştığı o eşik halen orada duruyor ve bugün muhalefetin attığı birçok adım bu eşiğin altında kaldığı için yetersiz görülebiliyor. Hatta Erdoğan’ın son Diyarbakır ziyaretinde yaptığı “Çözüm sürecini bitiren biz değildik” açıklaması da bu sebeple her şeye rağmen ilgi çekebiliyor.

Bu açıdan bakıldığında Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyareti, bu eşiği aşmadığı gerekçesiyle eksik görülebilir. Ancak bu ziyaretin öncekilerden önemli bir farkı var. Bu ziyarette Kemal Bey sadece Kürt kamuoyunun önde gelenleriyle, onların desteğini istemek için buluşmadı. Aynı zamanda bölgede yıllardır önemli bir siyasi aktör olarak görülmeyen CHP’yi yoktan var etmek için uzun süredir yürütülen çalışmaların meyvesini de toplamaya gitti. Bu sayede CHP, bölgede seçmenlerin ağırlıklı olarak ikinci partisi haline gelmiş durumda. İşte bu durum, Kemal Bey’in bu seferki Diyarbakır ziyaretini gerek önceki ziyaretlerden gerek basit bir adaylık propagandasından ayırıyor. CHP, Kürt meselesi başta olmak üzere Kürtler nezdinde önemli olan tüm konularda küçük ama sağlam adımlar atıyor ve bu sayede özellikle de Kürt gençleri arasındaki desteğini de önemli ölçüde arttırmışa benziyor.

Ancak bu elbette ki yeterli değil. Kemal Kılıçdaroğlu veya bir başka CHP’li eğer cumhurbaşkanı adaylığı için Kürtler’in desteğini isteyecekse, Çözüm Süreci’ndeki eşiği aşamayacak dahi olsa Kürtler’de hakim olan “Bir kez daha bizi kandırmaya geliyorlar” algısını kıracak samimiyeti göstermeli. Bu da “Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında” ya da “Yarının Türkiyesi’nde” Kürtler için neyin değişeceğini göstermekten geçiyor. Vaat edilen demokratikleşme, Türkiye’de otoriterlikten en çok payı alan Kürtler’e de bir şeyler söylemek durumunda.

Unutmayalım ki Erdoğan sonrası dönemde Türkiye bir demokrasi olacaksa, şimdilik ertelense de er ya da geç Kürt meselesini ele almak durumunda kalacak. Çözüm Süreci sırasında belki de en büyük yanılgı, Kürt meselesi çözülebilirse Türkiye’nin bunun üzerinden demokratikleşebileceğine olan inançtı. Halbuki Kürt meselesinin gerçek anlamda çözülebilmesi; Diyarbakır’da, İstanbul’da ya da Samsun’da yaşayan bir Kürt gencin günlük hayatında sadece Kürt olduğu için yaşadığı birtakım problemleri artık yaşamaması sadece siyasetin atacağı adımlarla mümkün olmayacak. Bu sebeple Kürt meselesinin çözülmesi için gereken toplumsal uzlaşma için, Türkiye’nin demokrasinin asgari kriterlerini sağlayan bir ülke haline gelmesi bana kalırsa bir önkoşuldur.

Tam da bu sebeple muhalefet, AKP’nin yürütme şeklini tasvip etmese de Çözüm Süreci’ni şeytanlaştıracak açıklamalardan kaçınmalı ve Çözüm Süreci eşiğini şimdilik aşamasa dahi çözüm iradesinde olduğu samimiyetini Kürtler’e gösterebilmeli. Ancak bu şekilde yavaş ama emin ve samimi adımlar; hızlı ancak salt pragmatik adımlardan daha çok karşılık görebilir. İşte Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’a yaptığı kapsamlı ziyareti bu açıdan önemli görüyorum.

Edgar Şar’ın “Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa Kürtler için ne değişir?” başlıklı yazısını Kaya Heyse seslendirdi.

Edgar Şar’ın önceki yazıları:

Geçiş dönemi mi, yeni dönem mi?

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı gerçekten tamam mı?

Eksiğiyle gediğiyle altılı muhalefet masası ve HDP

 Muhalefet, Erdoğan’ın “üçüncü kez” adaylığı meselesini nasıl ele almalı?

“Şirazesinden çıkmış” kampanyalar ve muhalefetin yol haritası

Seçim gününü hayal edebiliyor muyuz?

Muhalefet masasının önceliği ne olacak?

Türkiye için yeniden demokratikleşme sahiden mümkün mü? – II

Hem CHP genel başkanı hem de cumhurbaşkanı adayı olmak

Muhalefetin 2022’si – Önce program, sonra ekip, en son da aday

Bir yıl sonu muhasebesi: Muhalefetin başardıkları ve (henüz) başaramadıkları

Seçimlerde Erdoğan’ı kim yener?

“Hele bir seçim ilan edilsin de bakarız…”

Kılıçdaroğlu, İnce’nin yaptığı hatayı yapar mı?

Ekonomik yıkım karşısında muhalefetin elinden ne gelir?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.