Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Edgar Şar yazdı: Kılıçdaroğlu’nun adaylığı gerçekten tamam mı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hafta başında Reuters haber ajansına verdiği mülakatta, pazartesi günü beraber kameraların karşısına geçeceği beş siyasi parti liderinin kendisini aday göstermesi durumunda cumhurbaşkanı adaylığını memnuniyetle kabul edeceğini belirtti. Mülakatta dikkat çekici bir cümle daha vardı: Cumhurbaşkanı adaylığı için isimleri en az kendisininki kadar gündemde olan İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a ilişkin sorulan soruya karşılık Kılıçdaroğlu, “Onlar görevlerini yapmaya devam edecekler” dedi.

Bu mülakat muhalif kamuoyunda zaten hiç bitmeyen ateşli adaylık tartışmalarına birkaç odun daha atmış oldu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları, özellikle onun adaylığını riskli bulanlar tarafından yer yer sert bir şekilde eleştirildi. Kemal Bey’in adaylığına olumlu bakanlar ve karşı çıkanlar ortaya çok farklı tezler sürüyorlar. Ancak ilginç bir şekilde iki taraf da çoğunlukla Kemal Bey’in adaylığının artık netleştiğini düşünüyor.

Muhalefetin adaylık denklemi: Bilinenler ve bilinmeyenler

Peki Kemal Bey’in adaylığı hakikaten netleşti mi? Bunun için muhalefetin bana göre çok bilinmeyenli olan adaylık denklemine bakmak gerekiyor. Bu denklemdeki bilinmeyenlerle ilgili fikir yürütebilmek için, önce net olarak bildiklerimizi alt alta yazıp bir bakmakta fayda var:

1)    Pazartesi günü üzerinde mutabık kaldıkları Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem modelini açıklayacak olan altı parti, çok büyük ihtimalle aynı seçim ittifakı, yani Millet İttifakı altında bir araya gelecek. 

2)    Altı partiden oluşacak olan Millet İttifakı, tek bir cumhurbaşkanı adayı çıkaracak. Şimdilik altı lider de ortak aday çıkarılması konusunda hemfikir görünüyor.    

3)    HDP öncülüğünde oluşacak olan sol ittifak, büyük ihtimalle aday çıkarmayıp, Millet İttifakı’nın adayını destekleyecek ve böylece seçim tek turlu bir seçim haline gelecek.

4)    Muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayının belirlenmesinde altılı liderler masası belirleyici olacak. Ancak liderlerin bu belirleyiciliği nasıl kullanacaklarını henüz bilmiyoruz. Liderler partileri adına mı karar verecek? Karar mekanizması nasıl işletilecek? Parti örgütleri ve tabanları sürece dahil edilecek mi? Karar verilirken hangi kriter(ler) göz önünde bulundurulacak? Her bir lider kararını verdikten sonra fikir birliği olmazsa ne olacak? Bunlar halen belirsiz.  

5)    Muhalefet önümüzdeki seçimleri kazanmaya bir nevi mahkûm. Dolayısıyla muhalefet seçim öncesi stratejisini belirlerken, tüm partilerin öncelikli kriteri seçimin kazanılması olacak. Bu da hiçbir muhalefet partisi liderinin, aday tercihi sebebiyle seçim zaferini riske atma lüksüne sahip olmadığı anlamına geliyor. Kılıçdaroğlu’nun Reuters mülakatında bahsettiği beş muhalefet liderinin hepsi de değişik vesilelerle bunun altını çizmişlerdi. Bugün bu mesele anketler üzerinden ele alınıyor ancak hangi adayın seçilme ihtimalinin daha riskli olduğu sorusunun cevaplanacağı gün bugün değil.

6)    Aday kim olursa olsun, hatta ne kadar popüler olursa olsun seçimlerin kaderi tek bir adaya bırakılmayacak. Her bir muhalefet liderinin partisi adına ortak aday için kendi tabanından destek isteyebilmesi ve onların da bu desteği verebilmesi için ortak aday seçimlere bağlayıcı bir protokol ve altılı masayı kapsayan bir ekiple gidecektir.

7)    Kemal Bey mutlaka aday olmak istiyor ve bunun için de apaçık bir kampanya yürütüyor. Diğer liderler de sahadalar ama hiçbiri Kemal Bey’in kullandığı gibi bir adaylık dili kullanmıyor. Aslında bu hafta başı gündeme gelen Reuters mülakatından çıkartılacak tek şey de bu.

Muhalefetin adaylık tartışmaları ile bildiklerimiz bu yedi maddeden ibaret. Bunların ötesinde yapılan yorumlar bence büyük ölçüde bilinmeyenler kısmına giriyor. Bu bilinmeyenler arasından özellikle bu hafta içinde sanki kesinmiş gibi gündeme getirilen iki hususu ele almak istiyorum:

1)    Altı muhalefet lideri ortak adayı kapalı kapılar ardında belirleyeceğine dair bir inanç var. Ben buna pek katılamıyorum. Özellikle adayın büyük ihtimalle bir CHP’li olacağını hesaba kattığımızda, masadaki diğer beş sağ parti liderinin CHP’li bir adayı desteklemek gibi büyük bir kararı partileri ve hatta tabanlarından bağımsız bir şekilde alabilmesi kolay değil.    

2)    Gelecek, DEVA ve Saadet partilerinin Kemal Bey’in adaylığına kesin olarak yeşil ışık yaktığına dair bir inanç var. Bu inanç, söz konusu sağ partilerin örneğin Ekrem İmamoğlu gibi popüler bir CHP’lidense daha zayıf gördükleri Kemal Bey’i tercih ettiği ve Kemal Bey’in de kendi tabanından alamadığı desteği bu partilerden alarak adaylığını ilan etmek istediği tezlerine dayanıyor. Ancak bu tezler doğru dahi olsa söz konusu partilerin Kemal Bey’in adaylığını kesin olarak kabul ettiği anlamına gelmiyor. Zira seçimlerin öncesi ve sonrasını ilgilendiren ve adaylık denkleminde belirleyici olacak daha birçok parametre var. Yukarıda da vurguladığım gibi bu denklemin çözüleceği gün ise bugün değil.

Ancak her şeye rağmen şu bir gerçek ki Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir profil ortak aday olarak tüm muhalefet partilerinin, çok beğenmeseler de, kabul edebilecekleri bir isim. Bence tam da bu sebeple hiçbir lider, Kemal Bey’in sıkça birinci tekil şahıs kullanarak yürüttüğü adaylık kampanyasını bugüne kadar açıktan hedef almadı. Pekâlâ bir muhalefet lideri çıkıp da “Madem adayı beraber belirleyeceğiz, o zamana kadar bu masada oturan liderler olarak hiçbirimiz adaymış gibi bir kampanya yürütmeyelim” minvalinde bir açıklama yapabilir ve kimse de bunu haksız bulmazdı. Bunu yapmaya hakları varken yapmamalarının sebebi bence diğer liderlerin de Kılıçdaroğlu’nun yürüttüğü kampanyaya bir nevi kredi açmaları. Belli ki diğer beş lider de Kemal Bey’in kampanyasını yakından izliyor ve bundan yaklaşık bir yıl sonra seçim takvimi açıklanıncaya kadar da izlemeye devam edecekler. O noktaya gelindiğinde gerek kamuoyu araştırmalarında gerek liderlerin kendi partileri ve tabanları ile yaptıkları istişarelerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı halen çok riskli görülüyorsa, ben ne bu beş liderin bunda ısrar edeceğine ne de Kemal Bey’in “Ne olursa olsun ben aday olacağım” diyeceğine inanıyorum. Zira önümüzdeki genel seçimlerin kazanılması muhalefet için tam anlamıyla bir beka meselesi ve liderlerin hepsi de ayrı ayrı bunun farkındalar.

Bana kalırsa bundan sonra izlenebilecek en iyi yol gerek Kemal Bey’in gerek diğer muhalefet partilerinin adaylık tartışmalarını biraz daha toplumsallaştırmaları. Bugüne kadar bunun tam tersi olacak şekilde izlenen “Siz merak etmeyin, günü geldiğinde bakarız” politikası, kamuoyundaki adaylık tartışmalarını azaltmadığı gibi bir de Kemal Bey’in ne pahasına olursa olsun aday olacağı, bunun için belediye başkanlarını dahi ekarte edeceği ve altılı masanın diğer liderlerinin de her koşulda Kemal Bey’in adaylığına onay verecekleri gibi algıların yaygınlaşmasına sebep oldu. Bunun yerine Kemal Bey’in adaylığının muhalefetin geneli açısından seçim öncesi ve sonrası dönemler için avantajları anlatılmalı, dezavantajları da samimiyetle ele alınmalı. Mümkünse diğer partiler de kendi içlerinde çalıştıracakları istişare mekanizmalarıyla bu süreci tabanlarını da dahil ederek olgunlaştırmalı. Bunlar yapılmaz ise, beş genel başkanın onayıyla dahi olsa Kemal Bey’in adaylığı, muhalif kamuoyunun bir kesimi tarafından muhalefetin önümüzdeki genel seçimlerde hiç ihtiyaç duymadığı bir tepkiyle karşılanabilir. 

Peki ya olası diğer adaylar… Göründüğü kadarıyla Kemal Bey’in haricinde olası tek bir aday var, o da Ekrem İmamoğlu. Yukarıda anlatmaya çalıştığım nedenlerle Ekrem Bey’in de adaylık ihtimali için son güne kadar “bitti” demek mümkün olmayacak. Özellikle Kemal Bey’in adaylık projesi tutmadığı takdirde, zaman daha da azalmış olacak ve elde de çok fazla namzet kalmamış olacak. O güne kadar Kemal Bey bugün çoktan başlattığı kampanyasını sürdürürken, Ekrem Bey’in yapabileceği en büyük kampanyanın İstanbul’da büyükşehir belediye başkanlığını olabildiğince başarılı şekilde yürütmek olduğunu düşünüyorum. Bunun haricinde paralelde yürüteceği bir adaylık çalışması, Ekrem Bey’in konsantrasyonun bölündüğü algısını güçlendirecek ve nihayetinde şansını olumsuz anlamda etkileyecektir.

Bu süreçte belki de her şeyden önemlisi, muhalefet aktörleri ve olası adayların birbirleriyle yarıştığı veya aralarında gerginlik olduğu algısını üretecek her adımdan kaçınmaları. Zira bu durum, muhalefetin halkın gözündeki kazanabilirlik ve yönetebilirlik algısına verilebilecek belki de en büyük zarar olur.

Edgar Şar’ın önceki yazıları:

Eksiğiyle gediğiyle altılı muhalefet masası ve HDP

 Muhalefet, Erdoğan’ın “üçüncü kez” adaylığı meselesini nasıl ele almalı?

“Şirazesinden çıkmış” kampanyalar ve muhalefetin yol haritası

Seçim gününü hayal edebiliyor muyuz?

Muhalefet masasının önceliği ne olacak?

Türkiye için yeniden demokratikleşme sahiden mümkün mü? – II

Hem CHP genel başkanı hem de cumhurbaşkanı adayı olmak

Muhalefetin 2022’si – Önce program, sonra ekip, en son da aday

Bir yıl sonu muhasebesi: Muhalefetin başardıkları ve (henüz) başaramadıkları

Seçimlerde Erdoğan’ı kim yener?

“Hele bir seçim ilan edilsin de bakarız…”

Kılıçdaroğlu, İnce’nin yaptığı hatayı yapar mı?

Ekonomik yıkım karşısında muhalefetin elinden ne gelir?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.