Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cengiz Özdemir yazdı: Bir modacı – Jean Botter ve Botter Apartmanı

“Ve Botter-Han

Ve bir suçiçeği renginde”

İlhan Berk-Pera

Geçtiğimiz günlerde Beyoğlu-Tünel’de bulunan ve bazılarına göre İstanbul’un en güzel beş apartmanından biri sayılan Botter Apartmanı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından bir sanat ve tasarım merkezi olarak düzenleneceği haberi paylaşıldı. Botter Apartmanı şaşaalı bir geçmişten arta kalan hüzünlü bir bakiye olarak kaderine terk edilmiş haldeydi. 90’lı yıllardan itibaren apartmanın son sakinlerinin de yapıyı terk etmesiyle bina yavaş yavaş eriyip yok olmaya başlamıştı. Binanın son mukimlerinden biri Ferit Edgü ve sahibi olduğu Ada Yayınları’ydı. Galiba 80’lerin sonu, 90’ların başı gibi onlar da binayı boşalttılar. Böylece bina kaderine terk edildi.

Peki bu binaya adını veren Botter ailesi kimdir? Her şeyden önce belirtmek gerekir ki bu bina güzelliğiyle her geçeni kendine hayran bıraktığı için pek çok kaynakta ismi ve dolayısıyla sahiplerinin adı geçer. Jean Botter, bir saray terzisidir ve Muhsin Kızılkaya’ya inanacak olursak İstanbul’a beyaz gelinlik giyme geleneğini o getirmiştir. Hem de ilk kez bir prensesin, Abdülhamit’in kızı Naima sultanın düğününde. Sultan Abdülhamit 25 yaşında amcası Abdülaziz’le çıktığı Avrupa seyahatinde Fransa’da gördüğü beyaz gelinliği çok beğenir. Bundan 30 yıl sonra 1898’de kızının düğününde bir beyaz gelinlik dikmesini terzi Botter’e emreder. Böylece beyaz gelinlik saraya girmiş olur. Doğu toplumlarında saraya giren her şeyin topluma daha hızlı nüfuz etmesinden dolayı bu moda hızla yayılır. Sadece bu da değil, saray terzisi Botter’den giyinmek de bir statü haline gelir. Botter artık o devrin Gucci’si olmuştur. Sultan, Botter’i o kadar sever ki Prof. Derya Tezcan’ın, İstanbul Dergisi’nde yazdığına göre 1900 senesinde inşa edilen bu apartmanın arsasını ona hediye eder. Mösyö Botter karun kadar zengin olduğu için dönemin en meşhur İtalyan mimarı Raimondo D’aranco’ya arnuvo (Art-Nouveau) tarzında bir bina tasarlatır. Aslen Hollandalı olan modacı M. Botter, o aralar Avrupa’da pek moda olan arnuvo akımını elbette biliyordu. Vitrayından asansör detaylarına, cephe tezyinatından cümle kapısına, ferforjelerinden merdiven korkuluklarına floral desenli harika bir bütüncül yapı çıkar ortaya. Belçika’daki emsallerine çok yaklaşmış olabilecek bu yapı, memleketin makus kaderi “devri sabık” kurbanı olmuş, ailenin itibarı ile siyasi iktidarın itibarı arasındaki doğrudan ilişki ve Abdülhamit’in tahttan uzaklaşması sonucu popülaritesini hızla kaybetmiştir.

Lakin Mösyö Botter 33 sene süren Hamit iktidarının ekmeğini çok yedi. Toplam altı kat ve bir çekme kat olarak planlanan aile apartmanının girişindeki mağaza ve üstteki çekme katın tezyinatı dillere destandı. Özel defilelere ayrılan giriş katta çok özel müşteriler ağırlanıyor, bunlara dönemine göre epey hörgüçlü ücretler karşılığında elbiseler dikiliyordu. Kuşkusuz çok yaratıcı bir terzi idi. Reşat Ekrem, İstanbul Ansiklopedisi’nde onun için “Rakiplerini bastırmasına sebep moda dergilerindeki basmakalıp resimlere bağlanmayışıydı” diye yazar.

Girişte şiirinden alıntı yaptığım İlhan Berk’in “pirimizdir” dediği Sait Nahum Duhani’nin “Eski İnsanlar Eski Evler” kitabına inanacak olursak Hollandalı Botter, sarayın resmî terzisidir ama sultana hiç elbise dikmemiştir. O daha çok bir “danışman” gibidir. Sultan Paris’te Mösyö Charvet’ten giyinir ve kendisine yılda 40 takım elbise ısmarlar. Her birine bin 200 frank ödenen bu elbiselerin modelini M. Botter belirlerdi. Esvaplar gelince ufak tefek tadilatlar gerekirse bunlar Mösyö Botter’e yollanır, Botter onları tek tek düzeltirdi. Onun için resmî terzilik unvanı önemliydi. Saray terzisinden giyinmek İstanbul sosyetesi için büyük bir ayrıcalıktı. Sermet Muhtar Alus, Splendid Pastanesi’nde müşterilerin garson Niko’ya bağıra bağıra Botter’de diktirdikleri tiftik paltonun cebinden sigara ve kibrit getirmesini söylediklerini yazar. Eh o kadar para verince bu kadar hödüklük de hoş görülebilir..!

Reşat Ekrem’e göre Botter Osmanlı akçesi ile çalışmaz, Fransa’daki meslektaşının tarifesinden, yani bin 200 franktan birtakım elbise dikermiş. Sultan ile yarışacak kadar zengin olanlar kapıda sıraya girer, olamayanlar da faytonlarından inip Botter’in vitrini önünde poz kesermiş. O devrin nüktedan, dili sivri yazarları bu garibanlarla çok dalga geçmiş.

Buraya kadar Botter’in Beyoğlu’ndaki aile apartmanından bahsettik. Şimdi bir de Fenerbahçe’deki Botter köşklerinden bahsedelim. Bunların bir kısmı bugün ayaktadır. Lakin ayakta kalanlar el değiştire değiştire artık birer “bistro” haline gelmiştir. Botter, Fenerbahçe’de yan yana dört köşk yaptırır. Müfit Ekdal’ın “Bir Fenerbahçe Vardı” kitabında aktardığına göre bu araziyi Baron Oppenhaim’in varislerinden 1884’de 60 bin kuruşa satın alıp kendi köşklerini yaptırmış. Kendisi ve üç kızı için yaptırdığı bu köşklerin hepsi kaloriferliymiş. Kaloriferli yalı köşk yaptırmak o dönem için büyük bir lüks sayılıyordu.

Bugün Feriköy Protestan Mezarlığı’nda bir Botter ailesi mezarı mevcut. Kuşkusuz bu aile, İstanbul’un 19. yy. sonu, 20. yy. başındaki kozmopolit yaşam tarzının bir özetiydi. Botter Apartmanı’nın restore edilip bir sanat ve tasarım merkezi olarak kullanılması çok güzel bir fikir. Umarım başka örneklerini de görürüz.

Herkese iyi hafta sonları!

Cengiz Özdemir’in önceki yazıları:

İstanbul-Venedik-Paris hattında bir iktidar sembolü – Dört at

 Boğaziçi’nde bir cevelan- Boğaziçi yazıları-1

Bir lüfer yazısı

İstanbullu kim?

Yitip giden İstanbul

İstanbul’un sokak köpekleriyle imtihanı

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.