Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Burak Bilgehan Özpek yazdı: Bakan Nebati’nin yıktığı bürokratik oligarşi

90’lı yılların entelektüel ve siyasi tartışmalarında “bürokratik oligarşi” terimi en sık kullanılan söz öbeklerinden birisiydi. Köhne ve hantal bir bürokrasinin seçilmiş politikacılar üzerindeki vesayetini anlatmak için kullanılıyordu. Buna göre, zihni projelerle dolu olan, gözleri ateş gibi bakan, kalbi ülkesine hizmet etmek için çarpan politikacıların karşısına Ankara’nın ağır bürokrasisi çıkıyor ve bir şekilde ülkeye çağ atlatacak projelerin hayata geçmesini engelliyordu. Formaliteler, kırtasiye işleri, idare-i maslahatçı bürokratların risk almayı sevmeyen karakterleri bir paket halinde tanımlanıp, karikatürize ediliyordu. Aslında ima edilen şey çok açıktı. Bürokrasi bu yapıyı kendi iktidarının devamı için kurmuştu ve imtiyazlı halini muhafaza etmeyi amaçlıyordu. Siyasetçilere çıkarılan zorlukların amacı da onların yapacakları reformlar sonucu imtiyazlarını kaybedeceklerine dair duydukları korkuydu.

Bürokratik oligarşi terimini kullananlar aslında kurnaz şekilde yapay bir karşıtlık yaratıyorlardı. Bencil, uyuşuk, inatçı ve statükocu bürokratın karşısına milletini temsil eden, dinamik, uyumlu ve reformist bir siyasetçi koyuluyordu. Bu karşıtlıkları karikatürize ederek siyaset üretme alışkanlığı 28 Şubat’tan sonra oldukça tehlikeli bir hal almıştı. Hayatı ara renkleri es geçerek okumayı salık veren ve iki kutubun arasında sıkıştırdığı toplumu seçime zorlayan bir stratejiydi. İlerleyen yıllarda, AKP’nin iktidar hikayesi de genel olarak bu patikayı izledi.

Bazı şeyleri anlamak için yaşamak gerekiyor. Ben dahil birçok liberallerin cazibesine kapıldığı bir yaklaşımdı bu. Özellikle Besim Tibuk’un 90’ların ikinci yarısında artan görünürlüğü ve Ankara bürokrasisinin ülke kalkınmasına ket vurduğuna dair iddiası hepimizi yakalamıştı. Klasik liberalizmin devlet müdahalesine karşı yaklaşımını yansıtıyordu bu tutum. Bizler, Ankara’nın küçülmesi ile Türkiye’nin büyüyeceğine inanıyorduk.

AKP devri ömrümüzün ortasına oturdu ve 20 senedir üzerimize çullanan karabasan gibi ne uykuya dönebildiğimiz ne de uyanabildiğimiz bir Araf yaşıyoruz. Bu Araf bana bürokratik oligarşi söyleminin kaba ve abartılı olduğunu öğretti. Özellikle geçtiğimiz hafta, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin yabancı yatırımcılara yaptığı konuşmadan sonra, bu hata ile mutlaka yüzleşmemiz gerektiğini düşünüyorum. Nebati, yabancı yatırımcılara ülkeye yatırım yapmaları halinde oluşabilecek bütün bürokratik sorunların, mevzuat problemlerinin kısa zamanda kişisel inisiyatifler ile çözülebileceğini söyledi. Bunları söylerken bürokratik oligarşinin olmadığı bir Türkiye’nin yatırım cenneti olacağını ve kalkınma hamlesi yapacağını hayal ediyordu.

Halbuki bürokratların kanun ile sorumlu ve sınırlı olduklarını sıkça hatırlamak gerekiyor. Bu durum fiiliyatta hayata geçmese bile, bu durumun kabahatini bürokrasi kavramı yerine bürokratların kişiliklerinde aramak lazım. Yani bürokrasinin bir oligarşi oluşturduğu fikri ile bir bürokrat zümresinin adeta komite gibi hareket etmesi ve bürokratik güçlerini oligarşik bir konum elde etmek için kullanmaları birbirinden farklı şeyler. Bu ikisini birbiriyle eş tutmak Nebati’nin açıklamaları gibi faciaları doğuruyor haliyle. Birincisi, kanunu uygulayan tarafsız bürokrasiyi siyasetçilerin alanını daraltmakla itham etmektedir. Ve bu eleştiri, siyasetçilere kanunların hakimiyetini ve kurumların özerkliğini ilga etmenin yolunu açar. Böylece bizim popülist siyasetçilerden duymaya alışkın olduğumuz, yozlaşmış elite karşı halkı temsil eden organik liderin bütün sistemi kişiselleştirdiği ve keyfi bir yönetim icad ettiği durumda buluruz kendimizi. İkincisi ise, bürokratların ne kanunu uyguladıklarını ne de tarafsız olduklarını iddia eder. Ki aslında bu durum, bürokrasinin yorucu bir şekilde var olduğu değil hiç var olmadığı durumlarda görülür. Bu oligarşik grup gücünü bir siyasi güç merkezinden alır ve tahakkümünü bu merkeze yaslanarak, onun adına, onu kayırarak uygular.

Daha net ifadeyle, bürokrasinin siyaseti sınırlarken sırtını yasladığı güç soyut şekilde var olan ve siyasi tercihlerinden, etnik, dini, mezhepsel kimliklerinde, cinsel yönelimlerinden arındırılmış bütüncül bir ulusun belli belirsiz imgesi iken bürokratın başına buyruk şekilde çeteleşerek kanunları yorumlaması bir güç merkezi adına olur ve denetlenen hükumet değil aslında ulusun ta kendisidir.

Şimdilerde 2000’lerin ilk yıllarına göre çok daha rekabetçi bir fikir piyasası var. Bunun sebebi sosyal medyanın yaygınlaşması ve alternatif platformların kendilerine fikir dünyasında kolayca yer bulabilmesi. Mesela bundan 20 sene önce, bürokratik oligarşi söyleminin bütün Anadolu esnafının gönlünü kazanan bir söylem olmasının sebebi aslında elitler arasında sağlıklı ve derinlikli bir tartışmanın yaşanmamış olması. Ama hazır imkân varken bu eleştiriyi yapmamız ve kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor.

Bizler, egemenliğin prosedürleri ile içeriğini birbirinden ayırt etmeden yaptığımız analizlerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz. Devletin piyasaya müdahalesini destekleyen kanunların içeriğini eleştirmek ile kurumların özerkliğini sağlayan ve hükumetlerin karar alma süreçlerini teknik bilgiyle besleyen, bunu da tüm ulus adına yapan bürokrasinin ontolojik varlığını küçümsemeyi birbirinden ayrıştırmadan anlamaya çalıştık bu ülkeyi. Geldiğimiz noktada Bakan Nebati’nin kamu otoritesini kendi özel mülkiyeti gibi algıladığı ve ancak bir köy bakkalı kadar kurumsal olan bir devlete bakarak hayıflanıyoruz.

Burak Bilgehan Özpek’in diğer yazıları:

Oligark kimin parasını harcar?

Putinperverliğin ahlakilik takıntısı

Tabanını dönüştüren lider fetişizmi

Cinnet ve cennet arasında doksanlar

Radikalizmden beslenen ılımlılık

Ekonomiyi keramet ile yönetmek

İki cihanın tek lekesizi

Liberalizmin tarikat mesaisi

Siyasi bir epic fail örneği olarak Kazakistan

Siyasetin Çiftlikbank’ı

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.