Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Doğa Üründül yazdı: Çok affedersiniz Roman Abramovich bir oligark (!)

Ukrayna-Rusya savaşıyla yaşadığımız dönemin bazı gerçekleri de gün yüzüne çıktı. Futbolun, sporun, taraftarların, federasyonların, izleyenlerin hatta devletlerin iki yüzlülüğü ortaya döküldü.

Oligark terimi her ne kadar Rus zenginler için kullanılsa da aslında global bir kavram. 1990’ların başıyla birlikte dağılan SSCB sonrası özelleştirilen kurumları, bir şekilde üzerlerine alan ve ihaleleri kazanan, halktan üstün kişilere konan genel isim. Abramovich de bu tanımın vücut bulmuş hali. 1992-1995 yılları arasında beş ayrı şirket kuran Roman, kısa sürede dolar milyarderi oldu. Futbola ilgisi de olmamasına rağmen Chelsea kulübünü İngiltere’den almak istediği imtiyazlar için satın aldı ve hatta bu sayede Portekiz vatandaşlığı alarak Avrupa Birliği vatandaşı oldu.

Roman Abramovich ve Vladimir Putin

“Futbolun iki yüzlülüğü” diyorum çünkü Abramovich’in kirli parasını futbola dahil etmesini taraftar da destekledi. Federasyon buna çanak tuttu. Çünkü ne kadar çok doğal veya inorganik rekabet, o kadar maddi kaynak anlamına geliyordu. Kapitalizmin sürekli büyüme ihtiyacı olan yapılar oluşturması, Chelsea’nin sahibinin oligark olmasını sağladı.

Adını sıkça duymaya başladığımız “Sportswashing” diye bir terim var. Türkçeleştirirsek, spor ile aklanma denilebilir. Tanımı; bir kurumun, devletin veya kişinin halkın gözündeki itibarını spordaki atılımlarıyla temize çıkarma ve yükseltme. Roman Abramovich’in Chelsea’yi, Suudi Muhammed bin Salman’ın Newcastle United’ı veya Birleşik Arap Emirlikli Sheikh Mansour’un Manchester City’i satın almasının temelinde de bu yatıyor. Üst klasmanda, hatta üst klasmanı zorlamaya aday bir takımın satışıyla, taraftar önce bir homurdanıyor, akabinde Drogba transferi, Sergio Agüero hamlesi derken saf izleyici bir anda Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırırken kendisini hayal ediyor. Şu ana kadar bu üçlüden sadece Chelsea taraftarlarının hayalini gerçekleşti. Neyse ki PSG ve Manchester City halen Avrupa’nın bir numaralı kupasını müzesine götüremedi.

Spor ile aklanma öyle bir boyuta ulaştı ki 5 Mart’ta oynanan Burnley-Chelsea maçında ev sahibi takım taraftarları, Ukrayna-Rusya savaşını protesto ederken Chelsea taraftarı ise sahipleri Roman Abramovich için tezahürata başladı. Elbette taraftar, dışarıdan iç işlerine yapılan her müdahalede safları sıklaştırarak reaksiyon gösterir. Fakat buradaki durum çok farklı. Bir ülke diğer ülkeye direkt ve sebepsizce saldırdı.

Federasyonların iki yüzlülüğüne gelirsek, kulüpleri satın almak için sadece paranızın olması yetiyor. Medellin Karteli Pablo Escobar şu an yaşasaydı çok büyük ihtimal, İngiltere Premier Lig’den bir takımın sahibiydi ve kirli parasına halkın nezdinde itibar kazandırırdı.

Yani ortalığı şu an yangın yerine çeviren, “Abramovich oligarkmış” haber değeri taşımıyor. Önceden önlemini almak ve temiz spor alanları oluşturmak gerekiyor. Suudi Arabistan’ın veliaht prensinin kendini dünyaya sevdirmesi için kullanacağı yer futbol sahası olmamalı. Çin’in insan hakları dosyasının kabarıklığına rağmen hem Yaz Olimpiyatları, hem de Kış Olimpiyatları’na ev sahipliği yapması ne kadar yanlışsa, 2018’deki Rusya Dünya Kupası da o kadar hatalıydı. Elbette şu anki sporculardan 1978 Arjantin Dünya Kupası’na gitmeyi, diktatör General Videla’yı protesto etmek için gitmeyen Paul Breitner olmalarını beklemiyoruz. Fakat birazcık daha dik duruş şu anda en çok ihtiyaç duyulan olgu.

Spor uyanmaya başladı… Katar 2024 Dünya Kupası için inşaatlar sırasında sayısız işçinin öldüğünü, hatta yaşayanların çok zor şartlar altında çalıştırıldığını Alman ZDF haber yapmıştı. Küresel futbol birçok şeyi değiştirecek fitili ateşleyebilir. Kulüp sahiplerinin kirli geçmişleriyle yüzleşmek ve insan haklarına aykırı hareket eden, halkına zulmeden diktatörlerin yönettiği yerlerde Dünya Kupası’na gitmemek en sağlam yumruk olacaktır.

Doğa Üründül’ün önceki yazıları:

Gecelerin bekçisi Batman değil, spor servisleridir

Sporda cinsiyet ayrımı ve trans sporcular

X ve Y kuşakları sportif baskı ile mücadele ederken Z kuşağı neden zorlanıyor?

Çocuk işçi çalıştırmak yasakken, çocuk sporcuları nasıl kabul ediyoruz?

Tutkumuzu sömüren takımlar

Hayaller Porto modeli/Gerçekler Çatladıkapıspor

İş bilmez yöneticilerin elinde mezarlığa dönüşen stadyumlar – Hillsborough faciası

Hayaller Ajax modeli/Gerçekler Çatladıkapıspor

Fatih Terim, Şenol Güneş ve Mustafa Denizli’siz devam edecek sezonun bize anlattıkları

Benim meskenim “UEFA Avrupa Ligi”… Şimdilik

Djokovic 0 – 15 Avustralya

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.