Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır yazdı: Erdoğan’ı kim, nasıl yenebilir?

Ne zamandır iç siyaset üzerine yaptığımız tartışmalar dönüp dolaşıp başlıktaki soruya varıyor: Erdoğan’ı kim, nasıl yenebilir? Örneğin geçen yıl 13 Temmuz’da Levent Gültekin ile yaptığımız bir yayına “sandıkta” kelimesini de ekleyerek bu başlıkla yapmışız: Erdoğan’ı sandıkta kim, nasıl yenebilir?

Uzun zamandır şu önermeyi dinlendiriyorum: Türkiye’nin kaybedeni belli (Erdoğan), ama kazananı belli değil. Bunu “Türkiye kazanacak olanı bekliyor” şeklinde de söyleyebiliriz. Bu önermenin her geçen gün daha da yaygınlaştığını gözlüyoruz, zira başlıktaki sorunun cevabı hâlâ verilebilmiş değil.

Kim yenemez? Muharrem İnce örneği

Daha kolay cevaplayabilmek için soruyu “Kim Erdoğan’ı yenemez?” diye sormak mantıklı olabilir. Bu konuda elimizde mükemmel bir örnek var: Muharrem İnce. İnce’nin kendisi ve ona destek verenlerin önemli bir bölümü, seçimin ikinci tura kalacağına ve sonra da Erdoğan’ın kaybedeceğine çok emin gibiydiler. Fakat daha sandığa gidilmeden İnce’nin yenik düşeceği anlaşılmıştı. Çünkü:

  1. Muharrem İnce kendisini çok fazla öne çıkartıyordu;
  2. Ekibi yoktu veya bir iddiaya göre kesin gördüğü ikinci tura saklıyordu;
  3. Nasıl bir Türkiye istediğini anlatmak yerine genel laflar ediyor, bol bol kendisinden söz ediyordu;
  4. Erdoğan ile polemiği temel alan bir söylemi benimsemişti.

Daha da uzatabiliriz fakat sonuçta ülkenin yarıdan fazlası İnce yerine Erdoğan’ı tercih etti. 

Mansur Yavaş’ın tercihi

Erdoğan’ı yenebilecek isimler olarak öncelikle iki belediye başkanının adı telaffuz ediliyor: Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu. Yavaş’ın kendini belediye başkanlığı ile sınırlamaya çalışması (bu, asla aday olmayı düşünmediği anlamına gelmemeli), siyasi konularda polemiğe girmemesi bir avantaj olarak görülüyor. Fakat Türkiye’nin 20 yıllık AKP/Erdoğan iktidarından çıkışına öncülük yapacak kişinin “fazla apolitik” gözükmesinin dezavantajlı yönünü de ihmal etmemek lazım.

Yavaş’ın ülkücü hareket kökenli olmasını, Cumhur İttifakı seçmeninin de oy alabileceği gerekçesiyle olumlu bulanlarla Kürtler’den oy alamayacağını iddia edenler arasında kıyasıya bir tartışma var. Buradaki sorun şu ve esas olarak Yavaş’ın kendisinden kaynaklanıyor: Kimse kendisinin milliyetçiliğinden kuşkulanmıyor, yani bunu sürekli hatırlatıp kanıtlaması gerekmiyor; fakat Kürt sorunu konusundaki tutumu merak ediliyor ve bu noktada bir şeyler söylemesi ve kendisini kanıtlaması gerekiyor. Buna yönelik atacağı adımların onun milliyetçi oyları kaybedeceği önermesi abartılı; en azından kayıptan çok kazancı olacağı muhakkak.

Sonuçta Yavaş’ın “tehlikeli sular”da yüzmemeyi, diğer bir deyişle siyaseti düşük bir profili tercih etmesinin aleyhine olduğu kanısındayım. Zira muhalefet Erdoğan’ın karşısına bir “teknokrat” çıkartmak istese Yavaş’tan çok daha dikkat çekici isimler bulabilir.

İmamoğlu farklı olabilir mi?

İki hafta önceki İmamoğlu “İkinci Erdoğan” mı? başlıklı yazıyı şöyle bitirmiştim: “Sonuç olarak Erdoğan’ı çok andırıyor olması (ve bundan pek rahatsız gözükmemesi) İmamoğlu’nun ‘İkinci Erdoğan’ olmasını zorlaştırma ihtimalini yabana atmamak gerekir.”

İmamoğlu’nu Muharrem İnce’ye benzetmek kendisine büyük haksızlık olacaktır fakat onun “ikinci Erdoğan” gibi görünmekten/gösterilmekten/algılanmaktan pek de rahatsız olmaması İnce’yi akla getirmiyor değil. Şurası muhakkak: İnce dün “ikinci Erdoğan” olmaya ne kadar uzak idiyse, İmamoğlu bugün bir o kadar yakın.

İmamoğlu, İBB’de ilk günden benimsediği ve genel olarak iyi yürüttüğü görülen “ekip çalışması”nı siyasette de hayata geçirebilirse bir fark yaratabilir. Ancak bunu yaparken nasıl bir dünyada nasıl bir Türkiye’yi vaat ettiğini de -tabii ki ekibiyle birlikte- anlatıp seçmenleri bu noktada etkileyebilmesi lazım.

Kılıçdaroğlu’nun şansı

Şu anda muhalefetin adayı olarak en çok Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı telaffuz ediliyor. Ne var ki onun kamuoyu yoklamalarında Yavaş ve İmamoğlu’nun hayli gerisinde olması, sadık destekçileri de dahil olmak üzere muhalif kesimleri epey endişelendiriyor.

Anladığım kadarıyla Kılıçdaroğlu seçimlerin zamanında yapılmasını, zaman içerisinde Erdoğan’ın iyice yıpranıp kendisinin popülaritesinin artmasını hesaplıyor. Bu bağlamda “helalleşme” perspektifiyle peş peşe attığı adımların hakkını vermek gerek.

Eğer Kılıçdaroğlu, diğer muhalif liderlerin desteğini tartışmasız bir şekilde alır, karma ve güçlü bir ekip kurar ve muhalefette ne zamandır hakim olan “hele bir Erdoğan’dan kurtulalım, gerisi kolay” yaklaşımını tam anlamıyla terk ederse aradaki farkı kapatma şansını yakalayabilir. Aksi takdirde muhalefet İmamoğlu ya da Yavaş’tan biriyle seçime gireceğe benziyor.

Son söz: Sanılanın aksine hiçbiri için gelecek seçimler “çantada keklik” değil.

Ruşen Çakır’ın “Erdoğan’ı kim, nasıl yenebilir?” başlıklı yazısını Gamze Elvan seslendirdi.

Ruşen Çakır’ın önceki yazıları:

Türkiye’de İslamcılık yeniden güçlenebilir mi?

İmamoğlu “İkinci Erdoğan” mı?

Türkiye sağa mahkum mu?

İslamcı aydınların yükselemeden düşüşü

Türkiye Fethullahçılık defterini tamamen kapattı mı?

Edirne-Kandil-İmralı hattı

Dün, bugün, yarın – Yedi soruda Türkiye’de cemaat-siyaset ilişkileri

Sezen Aksu olayı – Hedef alınan hepimizin dilleridir

On soruda Türkiye’de cemaatler

“Kendimden başkası için bir şey istiyorsam namerdim”

Sürdürülebilir sürdürülemezlik – Erdoğan’ın altı yöntemi

“Erken seçim” isteyip “baskın seçim”den ürkmek

En son ateş eden yine (büyük) burjuvazimiz oldu ve silahı tabii ki (yine) kurusıkıydı

Muhalifin muhalife propagandası ya da “Bana duymak istediğim şeyleri söyle”

Otoriter rejimlerde direnerek ayakta kalabilmek için -Sürdürülebilir cesaret

Yazmasam olmazdı

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.