Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alphan Telek yazdı: Ağır fırtınanın içinde – Güçlendirilmiş parlamenter sistem ne sağlar?

Altı muhalefet partisi uzun zamandır üzerinde çalıştıkları güçlendirilmiş parlamenter sistem (GPS) önerisini geçtiğimiz pazartesi günü Ankara Bilkent Otel’de yaptıkları bir toplantıyla kamuoyuna sundular. Ben de oradaydım. Bu yazıda hem öneriyi hem toplantı gözlemlerimi aktarmak istiyorum. Uzun zamandır muhalefeti ayrıntılı bir yol haritası ortaya koymadığı ya da sadece sistemik bir tasarı olan GPS’ye yöneldiği için eleştirenlerden biriyim. Ancak üzerinde incelikle durulmuş olan maddeleri gördüğümde bu sistemik tasarının Türkiye demokrasisi ve devletin yani hayatımızı şekillendiren temel yapının varlığı için ne kadar hayati olduğunu bir kez daha anladım.

Devlet kurumları işler kılınmadan, aralarında denge ve denetleme mekanizması kurulmadan, yürütmenin hesap vermesi sağlanmadan, bağımsız yargı ve bağımsız bir bürokrasi için liyakat ilkesi ve mekanizması işletilmeden ülkemizin büyük bir tehlike altında olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Ukrayna’daki savaş sadece bölgede değil aynı zamanda küresel olarak büyük bir savaşın tetikleyicisi olabilir. Dahası, yapılan her açıklamada bu ihtimalden çok uzak olmadığımız görünüyor. Savaş olmasa bile savaş atmosferi önümüzdeki döneme rengini vuracak.

Türkiye, buna yetkilerin dağıtıldığı, dengenin ve ölçünün kurulduğu, toplumun taleplerinin siyasete yansıdığı ve dikkate alındığı güçlü bir sistemle mi; yoksa yetkilerin ezici bir şekilde tek bir kişide biriktiği ve onun da iktidarı hiçbir denetim olmadan kullandığı bir sistemle mi gidecek?

Eskiden güçlü liderlerin olduğu yapıların kriz dönemlerinde daha işler olduğu ve istikrar sağlayabileceği söylenirdi. Ancak bu, hesap verebilir ve denetlenebilir kurumların olduğu, toplumun ağır bir kutuplaşmayla ayrışmadığı, ekonomik krizlerle sarsılmadığı, yoksullaşma ve yozlaşmanın bu denli olmadığı siyasi yapılarda geçerli. Dolayısıyla böylesi zamanlarda demokrasinin güçlendirilmesi gerekiyor, daha fazla güç kaybetmemek ve tehlikeye girmemek için. Umarım bu görülüyordur. Umarım halen o eşiğin geri dönülemez diğer tarafına geçmemişizdir.

O açıdan GPS çok önemli ve hayati bir öneri. Ukrayna’daki savaşın gölgesinde yapıldı toplantı. Bu sistem önerisini Türkiye toplumu ve muhalefet öncelikle iç kaygılardan dolayı istiyordu. Ama Ukrayna’daki savaş sonrasında dış kaygılardan dolayı da böylesi bir sisteme çok ihtiyacımız olduğu anlaşılmış oldu.

İçeriğe geçmeden önce salon gözlemlerimi paylaşmak isterim: Öncelikle Bilkent Otel’e erken gitmemize rağmen oldukça kalabalıktı. Zaman geçtikçe bu kalabalık daha da arttı. Salonda oturacak yer bulmak imkansızdı. Ekranlardan, gazetelerden, sivil toplum kuruluşlarından tanıdığımız sayısız isim oradaydı. Büyük bir heyecan olduğu belliydi. Sanırım en büyük sıkıntı güvenlik meselesiydi. Yeterli güvenlik önlemi yoktu. Böylesi toplantılardaki güvenlik eksikliklerini gören ve suistimal etmek isteyenlere istedikleri kolaylıkla yapmaları için fırsat tanınmamalı. Bundan sonrakiler için.

GPS önerisini hazırlayan altı partinin genel başkan yardımcıları kısa ama etkili bir şekilde sunumlarını yaptılar. Parti liderlerinin konuşmaması ve sadece toplantı sonunda ortaya çıkan metne imza atmaları ve salonu terk etmeleri oldukça uyumlu ve güzel bir mesaj verdi.

Sistemik öneri günü

Siyasi kaygıların ve görünme çabasının değil sistemik önerinin günüydü bu. Yıldız da oydu haliyle. Liderler bunu anlamış ve vurgulamış olmalılar.

Öneriler temel olarak yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin ayrılığına, bunlar arasında ölçülü bir denge kurulmasına, düzenleyici ve denetleyici kurumların varlığına, hesap verilebilirliğin artırılmasına dayanıyor. Öncelikle Meclis’in yeniden etkili hale getirilmesi vurgulanıyor.

Temsilde adalet kavramı çerçevesinde seçim barajının yüzde 3’e düşürülmesi önerildiği gibi seçim finansmanı konusunda şeffaflık getirecek adımlar öneriliyor. Ayrıca kanun yapım süreçlerinde birçok sorun yaratan torba kanun uygulamasının kaldırılacağı belirtiliyor.

Bakanlar Kurulu’nun özgürlükler alanında KHK’larla yasa oluşturamayacağı vurgulanıyor. Yürütme konusunda ise cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltılması, tarafsız ve partiler üstü bir konuma kavuşturularak tek seferliğine ve yedi yıl için seçilmesi söz konusu. Aktif siyasette de bir daha yer almayacak. Meclis’in hükümet üzerindeki denetimleri artırılıyor. Ama aynı zamanda istikrar ilkesine uygun olarak hükümetin düşürülmesi zorlaştırılıyor.

Ayrıca Bakanlar Kurulu yeniden aktif hale getiriliyor, başbakanlık makamı yeniden ortaya çıkıyor. Bağımsız yargı için, liyakat unsurunun işlemesi için bazı mekanizmalar getiriliyor. Yazılı sınavın esas alınması, sözlü görüşmelerin kayda alınması zorunluluğunun getirilmesi gibi.

Ayrıca yüksek yargı kurullarına hükümetin müdahalesini engelleyici tedbirler olacak. Hakimler ve Savcılar Kurulu kalkıp yerine iki ayrı kurul kurulacak. Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu. Bunların üyelerin yarısı TBMM tarafından üçte iki nitelikli çoğunluk tarafından belirlenecek. Diğer yarısı ise kendileri tarafından seçilecek.

Toplantı haliyle sistemik bir tasarıya dayandığı için çok popüler olmayan bir içeriğe sahip. Ancak toplantı salonunda yüksek heyecan yaratan bazı öneriler de oldu. Kadın-erkek cinsiyet eşitliği ile ilgili derslerin ilkokuldan itibaren koyulması, kayyumlara son verilmesi, siyasi etik kanunu oluşturulması gibi.

Sonuç olarak muhalefet sistemik modelde üzerine düşeni yaptı ve bunu kamuoyuyla paylaştı. Şimdi bir an önce ekonomide de nasıl bir yol haritası ve sistemik tasarısı olduğunu tartışmalı. Bir noktadan sonra aday (ama tek başına olmamalı, kabinesiyle birlikte) bunları tüm Türkiye’ye anlatmalı.

Dünya son derece türbülanslı ve herkes için yıkıma neden olabilecek ağır bir fırtınaya girdi. Türkiye bu fırtınadan sağ çıkmak için son derece güçlü bir gemi inşa etmeli. Fırtınadan hepimizi sağ çıkaracak olan bu kez tek bir kaptanın feraseti değil, elbirliğiyle inşa edilen gemimiz yani demokrasimiz ve birliğimiz olacak.

Alphan Telek’in önceki yazıları:

Tarihte kalmamış mıydı savaşlar, salgınlar, darbeler?

Ekonomi ve dış politika arasında muhalefetin yolu

Derin yoksulluk karşısında iktidarın ve muhalefetin stratejisi

“Daha az kazanmak için daha çok çalışmak”: Gölgede kalamayan kuryeler

Özgürlükçü laiklik neden Türkiye’nin yarınıdır?

Kasımdan ocak ayına “kırılgan zafer”: Muhalefet ve iktidar için ne değişti?

Kararsız seçmenin talebi – Muhafazakârlık mı muktedirlik mi?

İktidarın “çözülen sınıfsal tabanı” karşısında muhalefetin stratejisi var mı?

Zafer algısı – Muhalefet ve iktidar seçmenine nasıl zarar veriyor?

Büyük iktidar, küçük yatırımcı, sessiz muhalefet

“İktidar aslında gitti” – O zaman bu anketler ne anlama geliyor?

Doktorların göçü: Neden şimdi?

Çoğunluk

“Geçinemeyenler” – Öfkeli, geleceksiz ve prekarya

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.